Şehre sitem

ÇOCUKLUĞUMDAN beri hep Emek Mahallesi’nde oturdum.

Ve bunu bir şans olarak görürüm herzaman.
Çünkü belleğimi yokladığımda, gözümün önünden geçip giden film şeridi hep gülümseten, sıcak karelerle dolu.
Son oturduğum ev ise, çocukluğumda kalan, unutulan sahneleri yeniden yaşatıyor bana. Komşuluğu...
* * *
Oturduğum apartmanın sakinleri, taşındığımız andan itibaren sadece “sakin”, medeni tavırlarıyla değil dostluklarıyla da gönlümüzü kazandı.
Taşınırken hiç tanımadığımız ama gülümseyen bir yüzün bize getirdiği çorba ile ısındı gönlümüz.
İki buçuk yıldır aynı dostluğun, aynı tebessümün ve nezaketin huzurunu, ısısını yaşıyoruz.
Ve “birlikte yaşama”nın gururlandıran, onurlandıran duygusunu...
* * *
Yan apartmandaki komşumuz Zeki Bey, eşi ve kızı da aynı haneden.
Her karşılaştığınızda güne onun selamı, nezaketi, gülümsemesi, iyi dilekleriyle başlarsınız.
Ve her gerektiğinde, içten yardım teklifiyle...
İşte o zarif, o iyi insanı kırdı bu şehir. Örseledi...
* * *
Küçük kızını spor salonundan almaya giderken, 64. Sokak’a ters yönden giren bir sürücüyle karşılaşmış.
Zarafeti o sürücünün “tavrı”nı, yaptıklarını anlatmasına izin vermiyor ama ben nemenem birisiyle karşılaştığını hissedebiliyorum.
Ve Zeki Bey’in trafikte “zaten dolan bardağı taşıyor”, otomobilini satıyor.
Bana gönderdiği iletisinde bu olayı aktarmasının nedeni, bir yakınmayı, bir sitemi paylaşmak değil!
Yan apartmandaki kendisine ait park yerini, ihtiyaç olduğunda bizim kullanabileceğimizi söylemek için!
* * *
Satırlarını okurken, benim de içimde birşeyler kırıldı.
Trafikte yaşanan kaosu ve “cinnet” geçiren/geçirten insanlıktan uzak sürücüleri düşündüm.
Başta metro olmak üzere, yıllardır ulaşım konusunda ötelenen çözümleri de...
O şarkıdaki gibi, artık “Bu şehir insana tuzak kuruyor /Bu şehir insanı uzak kılıyor /Bu şehir insanı hayli yoruyor”.
Ve bu şehir artık “Zeki Bey”leri hak etmiyor!
Yazarın Tüm Yazıları