Şair ölümü

Ne zaman bir şair usulca ayrılsa dünyadan, Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. James C. Kaufmann’ın araştırması gelir aklıma...

Haberin Devamı

Amerikalı, Çinli, Avrupalı ve Türkiyeli bin 987 şair ve yazarın hayatını incelemiş Kaufmann.
Ve şu sonuca varmış:
“Şairler yazarlardan daha erken ölüyor. Şairlerin ortalama ömrü, yazarlardan 10 yıl kadar kısa...”

* * *

Ve ne zaman bir şair, bir yazar ayrılsa usulca, çoğunda yazdır mevsim. Ölüm onları hep yazın kıstırır sanki...
“Uy anam anam, haziranda ölmek zor”dur çünkü.
İlkyazda Edip Cansever, haziranda Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Cahit Külebi, Orhan Kemal...
Temmuzda Ece Ayhan, Bilge Karasu, Reha Mağden...
(Metin Altıok, Behçet Aysan, Asım Bezirci, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin gibi yazanlar, Asaf Koçak gibi çizenler, Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen gibi söyleyenler de var ama, onlar temmuzda ölmedi, Madımak’ta öldürüldüler)
Ve ağustosta Can Yücel, Turgut Uyar...
Şimdi de -daima genç- Ahmet Erhan.

* * *

Haberin Devamı

Şairler daha erken ölür.
Çünküsü, dizelerindedir zaten:
“Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde
Sevincinse tüyden ayakları vardı...”
Dermanı yine dizelerde:
“İçince korsan ağzıyla içmeli...”

* * *

Şiirinden mülhem, soruları ne çoktu Ahmet Erhan’ın.
Elleri, her taşın altını kuşkuyla aralardı.
İnanmaz olurdu kiminde, göğün mavi, yaprağın yeşil olduğuna...
Gözleri, her renkte saklı bir karayı arar, bulur da yazardı.

* * *

Ki, yürekte saklı kara beneği de bir şairden öğrendim ben.
Meğer, her insanın kalbinin ortasında minik, siyah bir nokta olduğuna inanılırmış... Ve Süveyda denirmiş, o gizli niyete/sır günaha...
Şöyle anlatıyordu Metin Altıok:
“Eskiden yüreğin ortasında bulunduğu sanılan siyah nokta,
Yani mecazi anlamda bir gizli niyet bir duygu ve düşün
Ve bitkibiliminde tohumun içindeki o itici güç sürgün.
Yoklayın kendinizi şimdi hepiniz sonra söyleyin bana;
Nedir yüreğinizdeki siyah nokta gizli niyet süveyda?”

* * *

Ahmet Erhan... Önce, acının şairi.
Ve kimine göre her daim hüzünlü bir “çocuk”, kimine göre ortaokuldaki sevgili Türkçe öğretmeni...
Hasan Hüseyin için ise belki “Akarsuya bırakılan mektup”:
“O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç...”

* * *

Haberin Devamı

Ya... Şairler daha erken ölüyor.
Ama, sabaha eren geceleriyle daha “uzun” yaşıyorlar.
Der ya Emrah Serbes, “Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayak anlaşılacak şeyler var”.

Yazarın Tüm Yazıları