EKRANLARDA rol gereği, huy gereği sigara tüttüren oyuncuları mozaikleyerek “adam” ya da duman ettik, sıra geldi Behzat Ç.’ye...
Dün yazmıştım, biraz. Daha da yazacağım. Bu çünkü “Bir Ankara Polisiyesi”... Alınırım üzerime...
RTÜK önce cümleten “argo ve kötü Türkçe” nedeniyle uyardı Behzat ve şürekasını... Sonra RTÜK üyesi Vahdet D. birasını, meyhanesini mebzul buldu Behzat Ç.’nin. Paniğe, ani ataklara, yaptırımlara gerek yoktu oysa. Nasıl sigara bırakmaya yardımcıysa devlet, onlar da azaltarak bıraksın(lar)dı... Mesela bir kaç bölümdür, pavyonu azalttıydı adam kendiliğinden. Bıraksanız, birayı haftasonuna çekecek, rakıyı da senede bir gün, “yılbaşı”nda içecekti belki... Sonra da her şey sütliman. Senariste de iş düşüyor elbet... Behzat Ç. bara filan gittiğinde, “Bi alkolsüz meyve kokteyli getir la...” ile geçiştirse sahneyi, kurgusu(su) mu düşer. Müdavimi olduğu meyhanede, “Yok la artık içmiyorum. İyi kolesterol yerlerde, kötüsü tavan yaptı. Enzimler hayli SGOT, yengen de kızdı, savcılık soruşturması başlattı” dese delikanlı gibi, sadece karaciğeri değil hizmetiçi GBT’si de düzelir. Hem güler/eğleniriz biraz ailecek, hem ekran karşısında check up, ardından da tedavisi gelir: “Bak Behzat Ç. de enginar yedi oğlum...”
Ama yok... İnat var. Romanın yazarında da var. (Soyadı -her şey- Serbes bir kere, soyadı bile “Türkçe” bütünleme) Senaristte de, yönetmende de, oyuncuda da... Bir direniş, bir tür kalkışma var. Hatta ışıkçıdan bile şüpheleniyorum. Durmadan buz gibi rakılara, biralara ışıldak, masalarda. Yapımcı dersen sağduyu sıfır, belki solak bir duyu/kuyu... Yaptırma birader diziyi.
Aslında külliyen sanatta var bir inat. Ankara’da tükürdüler heykeline, yıllar sonra getirdi dikti yerine... Sanatta biraz “ar-namus-utanma” olmalı. Oysa bir direniş, tuhaf, yersiz bir özgürlük isteği, bir “ben bilirim” havası sürekli. Halbuki sorarım Behzat Ç. ekibine, o RTÜK üyesi kadar, o denli görev duygusuyla, ful mesai izlediniz mi la kendi dizinizi? Elde kalem (eskiden makas vardı), klavyede parmak tek tek not aldınız, “save”lediniz mi babanızın malı gibi? Geçtiniz mi sonra üstünden, defalarca... Yok dostum yok, “adam” olmazsınız siz. Anca soyadı yarım, pabucu yarım, çık sete-sokağa oynayalım... Yoksa artiz misiniz la siz?