Paylaş
Edip Cansever’in bu şiiri bana hep Arif Damar’ı da getirir.
Kiraz Dalı dizelerini; “Haziran’da kiraz dalı, çocuklar uzansın diye, yere doğru eğilir”...
İki dal kirazı kulağına küpe yapan çocuklar, geçmişte kaldı.
O güzelim sarı kirazlar da, pazarda, bir köşede üvey evlat.
Ama kiraz mevsiminde rakı, sevdalısı için ritüeldir hala.
* * *
Bırakır sek rakının içine iki dal kirazı...
Az su koyar, buğulanır meret.
Son yudumunun ardından ağzına atar, kalan aromalı kirazı.
Ama aslolan lezzetten öte, kirazın rakı bardağındaki buğulu -kontrast- manzarasıdır.
* * *
Bu güzelliği buz vasıtasıyla taçlandıranlar ise, bu işin kimyasına/simyasına ulaşır sanki.
Buz kalıbının her gözüne, mevsiminin en güzelinden birer kirazı yerleştirir.
Üzerine suyu koyar, atar buzluğa...
Buyrun size, 4 mevsim kiraz mevsimi.
Saklar... Ki yeri-zamanı gelince “kar yağdıran küre” biblosu gibi buzda korunan kirazla, “güzelleşsin” çilingir sofrası.
* * *
Benzer bir yöntemle “masayı donatan” ise, çok sevdiğim, özlemle andığım sosyolojinin abidelerinden Ünal (Nalbantoğlu) hocamızdı.
Mudanya Burgaz’da yine aramızdan erken ayrılan sevgili Güven (Etkin) hocamızın evinde birlikte tatil yaparken, paylaşmıştı bizle büyüsünü.
Hem hoca, hem abi, hem arkadaş, hem sırdaş çok nadir bulunur(muş), bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Yaman adamlardı...
Ünal Hoca’nın yöntemi de şöyleydi:
İstenen büyüklükte bir cam kase alınır.
Ağzına kadar suyla doldurulur ve içine istenen miktarda kiraz koyulur.
Ardıdan kase streçlenip, buzluğa atılır.
Donunca, masaya kenarlıklı bir cam tepsinin içine kase ters, ağzı aşağı gelecek şekilde yerleştirilir.
Kase dikkatlice kaldırınca masanın ortasında, içinde siste tomurlanmış çiçek gibi kırmızı kirazların yer aldığı bir yarım küre kalır.
Eridikçe, o küreden koparırsınız kirazları... Buz gibi, diri diri, kütür kütürdür...
* * *
Koşaradım kışa giden son’bahar günlerinde ilkyaz kirazı nereden çıktı demeyin.
Güzellik ve efkar bazen, öyle birdenbire ve birlikte gelir. Yoktur, mevsimi...
Arif Damar, 4 yıl önce 20 Ekim’de 85 yaşında öldü...
Kendi deyimiyle aldığı en büyük ödül, Merişko Büyük Şiir Ödülü’dür. Yarım asırı birlikte geçirdikleri eşi Tülin’in diğer adıdır, Meriç.
Onunla bitirelim, bu zamansız kiraz mevsimini:
“Çok mu yaşamıştım az mı ölmek hakkım mıydı yıl varken akşamlara
Bu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da
Okşayacak bir şey ister ellerimiz kendi sıcaklığında.”
Paylaş