LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
SÜRGÜNDEKİ Su Perileri heykeli, Ankara’da yok edilen meydanlarla ilgili eleştirileri, "meydansız Başkent" tartışmalarını da canlandırdı.
Yüksek Mühendis, Mimar Erol Berkmen’den aldığım iletiyi özetleyerek aktarmak istiyorum:
"Ankara’nın ilk imar planları devrine göre iyi ve yeterliydi.
Ancak zaman içindeki şartlara göre genişletilmeliydi.
Bu yapılmadı.
Bugünkü Belediyenin bile davranışları ortadadır!
O devir 40-50 yıl önce bitti.
Şimdi Belediyelerin cezalarını çekiyoruz.
Bizim şehircilik anlayışımızda "meydan oluşumu" yok.
Meydan olarak, trafik kavşaklarını ve ortasındaki dönüş için kullanılan göbekleri biliriz.
Meydan demek, en az üç tarafı binalarla veya mimari öğelerle çevrili mahalleler demektir.
Buralara vesait girmez.
Meydanlar, alışveriş, eğlence başta olmak üzere çok çeşitli amaçlara hizmet eder.
Venedik’teki San Marco Meydanı en iyi örneklerden biridir.
Vatikan’ın önündeki 400 bin kişilik meydan ise başka bir örnektir.
Bu bakımdan Ankara’da Su Perileri heykeli ve havuzunu koyacak iyi bir yer yoktur.
Ne çevresinde otomobillerin cirit attığı Bahçelievler’in girişi, ne Kızılay Meydanı, ne de Resim Heykel Müzesi tam doğru bir seçim değildir.
Etrafında oturulabilecek, yoldan da gözüken küçük yeşil bir park çok daha iyi olur.
Yani Kuğulu Park benzeri bir yaklaşım.
Belki TBMM ön bahçesinin Atatürk Bulvarına yakın civarı olabilir.
Yeni Gençlik Parkı düzenlemesinde de bir yer bulunabilir."
* * *
Su Perileri mütevazı varlığıyla, yetkililerin umursamazlığı nedeniyle sihrini yitiren iki sorunun kavuştuğu alanı da işaret ediyor.
"Nasıldı Ankara?" ve "Nasıl bir Ankara?" sorularının...
Önce Su Perileri’ni sürgünden getirelim.
Bazen soruların yanıtlarına ve çözüme giden zorlu, uzun yolda, tek yolluk umutlardır.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları