KADINLARI her anlamda eve kapatan zihniyetin, en kullanışlı, en yaygın araçlarından birisi ulaşımla ilgilidir.
Mekanı, zamanı uygun düşer, Suudi zihniyetteki gibi kadının eşi, babası, kardeşi filan olmadan tek başına seyahat etmesini engeller. Yeri gelir, kadın ve erkeğin bindiği otobüsler ayrı tutulur... Ya da geceleri toplu ulaşımın olmaması, en önce -sosyo-ekonomik bağımsızlık sorununu çoğu örnekte aşamayan- kadını eve kapatır. “Tek başına taksiye mi bineceksin?” ile başlar sorgulama, “gece gece...” nakaratıyla sürer gider.
Kadını dışlayan, öteleyen zihniyetin ulaşımdaki, trafikteki yansımasını yıllardır birebir ve her gün yaşıyoruz. “Ağır olup da molla görünmesi” için ille kafasına sarık takması gerekmez erkek sürücülerin. Kadın sürücülerle ilgili aforizmalarına, “cinsiyetçi geyikler”ine bakmak yeter. “Park edemez, frenle gazı fark edemez” tekerlemesiyle muhabbet açan, kahkaha atan “erkek çocukları”nın sayısı da, yaşı da tahmin ettiğimizden büyüktür bizim ülkede. Ayrımcılık bir yana, en azından sancılı bir hazımsızlık sorunudur hala kadın sürücü meselesi... Popüler geyiklerden birisi de, “kadın bisiklet kullanamaz” yargısıdır. Bu geyiğe boynuz uzatanların hiçbirisi, çocuklukta evin hangi çocuğuna önce bisiklet alındığını düşünmez. Erkek çocuğa “alem bu, kral da sensin” deyip yol (gaz) verilen sünnet töreninin en popüler hediyelerinden birisi, bisiklet değil midir? “Yürü, kim tutar seni”dir, anlamı...
Yollar, sokaklar, caddeler erkeklerindi, artık değil. Kadın sürücüler sayılarıyla da yolları zaptetti. Dikkatleri, kurallara uymaları, ehliyetsiz araba kullanmamaları, ölümcül kazalarda yok denilecek kadar düşük istatistik oranlarıyla da... “Pembe Bisiklet Hareketi” ise, cinsiyetçi erkek geyiklerinin son “kale”sini deviriyor masaya... Kadınlar “şeytan arabası” da kullanır, hem de topluca, hep birlikte kullanır. Kadınların trafiğe, caddeye, sokağa akması, trafikteki tüm şeytanlıkların, canavarlıkların da köküne kibrit suyudur.
Onların rengi pembe... Giderek tonları açılsa da, hala “mavi”ye çalan sokaklarda büyüyorlar. Edip Cansever’in o uçsuz-bucaksız dizesini de eklemek istiyorum renklerine: “Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin Bir kuş olsa mavilik derdi buna...”