KIZIL Ordu korosunu ilk kez Atatürk Spor Salonu’nda izlemiştim.
1988-1989 yıllarıydı diye hatırlıyorum.
Konsere dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay ve eşleriyle birlikte kalabalık bir general/subay topluluğu da üniformalarıyla katılmıştı. Basket sahasında koronun hemen önüne yerleştirilen koltuklara, önden arkaya rütbe sıralamasıyla oturmuşlardı. Kızıl Ordu korosunun üniformalı üyeleri konserde İstiklal Marşı’nı da söylediler. Büyüleyici, çok sesli bir yorumla... Konser bittiğinde, Orgeneral Torumtay ayağa kalkıp koro şefini tebriğe giderken hala hiç unutamadığım bir sahne yaşandı. Hiç plansız, spontane... Atatürk Spor Salonu’nu dolduran izleyiciler arasından cılız bir sus duyuldu: “Öp, öp, öp...” Ve bir anda salon tempo tutmaya başladı; “Öp, öp, öp...” Salondaki “1978 kuşağı”, 12 Eylül’ün artık etkisini yitiren ortamında muzır/muzip bir tepki ortaya koyuyordu aslında. Çünkü Rus erkeklerinin dudaktan öpme geleneği vardı. Koro şefiyle Torumtay sadece el sıkıştı elbette. Yıllar sonra Kremlin de törenlerde dudaktan öpme geleneğini yasaklayarak, muhabbeti sadece el sıkışmaya indirgedi. * * * Sağlık Bakanı Recep Akdağ domuz gribi nedeniyle “Beş ay öpüşmeyin, el sıkışmayın, sarılmayın” deyince, bu sahne geldi aklıma. Ardından da bizim yanaktan öpüşme geleneğimiz... Öpüşme tahdidi eğer domuz gribi korkusuyla etkili olursa. Hele ki 5 ay filan sürerse... Hemen herkesle sadece yanak değdirip, yavaşça “muck” denilerek sergilenen öpüşme taklidi geleneğimizin gerileyeceğini, hatta büyük kentlerde usulca silineceğini sanıyorum. O zaman domuz gribi, bir milat yerleştirecek hayatımıza. Yanaktan öpüşmenin bir refleks ya da formalite değil, gerçekten ve yalnızca çok yakın insanlar arasında, sahici bir duyguyla, belki sadece özel anlarda yaşandığı yeni bir dönem. İyi mi olur? İyi olur...