Devlet Tiyatroları, iki yıl önce gazete ilanıyla oyuncu arıyordu. Ahududu oyununda "ölü rolü" yapacak iki oyuncu. İlginçti... Ama asıl ilginç olan, bu role duyulan ilgiydi. "Ölü rolü"ne iki günde tam 100 kişi başvurmuştu. Oyuncularda aranan şart basitti: "Gülmemesi ve hareket etmemesi" gerekiyordu adayların... O kadar... * * * Bakıyorum da. Sokaklar, kurumlar bu "vasıflara" sahip oyuncularla dolu. Gülmeyen, kıpırdamayan binlerce insan. Bir tek farkları var: Onlar ölü değil, yaşıyor rolü yapıyorlar. * * * O rol için kent varlıkları da başvurabilirdi belki. Mesela her an yağmalanan topraklarına rağmen, yaşıyor taklidi yapan Atatürk Orman Çiftliği... Yoksa ölü doğan kavşaklar mı? Belki de Hipodrom'u, AKM'yi boydan boya uzatmalı, Ahududu oyununun sahnesine. Hem de John Doe adıyla. Hani ABD'de sahipsiz cesetlere verilen ad... Uymaz mı? * * * Ahududu'daki iki oyuncu belki sormuştur eşine, dostuna: "Beni izledin mi? Hani o gülümsemeyen, hareket etmeyen, ölü oyuncu var ya, o bendim..." Keşke tüm oyuncular böylesine masum, rahat açıklayabilseler yaşamdaki rollerini. Ama onlar yaşamın oyuncuları. Gülmeyen, hareket etmeyen. Tek farkları var: Ölü değil, yaşıyor rolü yapmaları...