Paylaş
Zülfü Livaneli’nin Ülkü Tamer’in şiirinden bestelediği bu ezgiyi dinlerken, içimi koyu bir sis, bir elem sarardı hep.
Artık, 16 Haziran’da 14 yaşında gaz fişeğiyle başından yaralanıp, 9 ay sonra kısacık hayatına veda eden Berkin Elvan’ın ağıtına dönüştü o ezgi benim için...
On yedi yaşındaki çocuğu, Erdal Eren’i asan bu ülkede ölen çocuklar için söylenen ağıtların, “Daha 17”lerin yanına yerleşti.
Hepsinin “mektupları, dilekleri -henüz- şişedeyken, bir de bakmışlar ki, deniz yokmuş”...
* * *
Sağlam, güçlü anlamına gelen ismiyle tam 269 gün mücadele etti Berkin. İki kez kalbi durdu; en son 8 Mart’ta 20 dakika...
Nabzı 157’ydi, 126’ya düşünce umutlandılar.
Dört ameliyat geçirdi, 45 kilodan 16 kiloya düştü küçük bedeni. Dört-beş yaşındaki çocuğun kilosuna...
* * *
Ortaokul mezuniyet balosu vardı, o gelemeyecek diye arkadaşları da baloyu iptal ettiler. Hastaneye gittiler, topluca...
Yaşasa, Lise 1’e başlayacaktı henüz, başında kırmızı beyzbol şapkası...
5 Ocak’ta 15 yaşına, yoğun bakımda girdi.
Oğlak burcuymuş, sanki 16’ya düşen kilosu, incecik yüzü, iri kara gözleri, nahifliğinden mülhem.
* * *
O gitti, usulca.
Ülkü Tamer’in şiirinin son dizelerindeki gibi, ne desen boş, ne desen tartıya gelmez artık:
“(...) Düşer serçe çıt diye
Kanatları parça parça çıt diye
Dokandın mı bir ucuna kırılır
Can dediğin cansız sırça çıt diye
Uyu memik oğlan uyu
Öte geçelerde büyü...”
Ve geride Berkin için açılan o pankart kaldı:
“Çocuklar uyurken susulur, ölürken değil”...
Paylaş