UÇ örneğini bir TV kanalında, yemek programında gördünüz.
Türk mutfağının geleneksel mönüsündeki kadınbudu köfte ile dilberdudağı tatlısının isimlerini, ahlaki açıdan uygun bulmamışlar.
Kadınbudu köfteyi pirinçli köfte, dilberdudağını da ay tatlısı yapmışlar.
Geçmişte Rus Salatası’nın adını, Amerikan Salatası yapmamış mıydık.
* * *
Murat Belge bir yazısında Türkiye toplumunun felsefede nominalizm ’mesleğine’ mensup olduğunu yazmıştı.
Nominalizm, yani dünyanın, bizim adlandırdığımız gibi olma durumu.
Kent yaşamına bakın, haksız mı?
Kadın Derneği yerine Hanım Lokali demek.
Sokak isimlerini değiştirip, yerine Zemzem, Medrese, Müderris sokak isimlerini yerleştirmek.
Aniden bir sokağın adını Refah Sokak yapmak. Sadece Ankara değil.
İstanbul’da AKP’li Eyüp Belediye Başkanı’nın Nakşibendi şeyhi Esat Coşan’ın ismini bir sokağa vidalamasını hatırlayan.
Bazı tarikat evlerindeki "nominalizm" basına da yansımıştı:
"Senin ismin Kuran’da yoksa, öbür dünyada da olmayacaksın"
* * *
Yeni isimler, sokak isimleri örneğinde siyasi semboller de yaratabiliyor.
Hatta bu semboller, sıradan selamlaşmalara bile yerleşebiliyor.
İstanbul’da camilerde okutulan bir hutbe, henüz anı olamayacak kadar taze.
Hutbede, dinimizde selam vermenin "Esselámü Aleyküm" veya "Selámün Aleyküm" olduğu vurgulanmıştı. Selam verilen kişinin "Ve aleykümüsselám" demesinin de sünnet olduğu.
"İyi günler, merhaba, günaydın" gibi cümlelerin de (dahi) kullanıldığı belirtilmişti.
Ancak (evet, ancak) "Esselámü Aleyküm" veya "Selámün Aleyküm" denmesinin en güzel ve sünnete en uygun olanı olduğu kayda geçirilmişti.
İnsanlar artık selamlaşırken bile "görüş"ünü ortaya koyuyor.