Paylaş
Rengahenk bir düş...
Kızılay Meydanı'nda top oynuyordu Ankaralılar.
İp atlıyorlardı...
"Belediye Yönetimlerinde Saltanata Son" gönüllüleri, sobeledi meydanı.
Meydandan göğe doğru toplar yükseldi.
Herkesin yüzünde muzır bir gülümseme.
Herkesin bakışında, unutulmuş bir özlem.
* * *
Bazı polisler gülümseyerek izledi, meydandakileri.
Bir kaçı da çakıyla kesti topları, patlattı.
Hani mahallenin çatık kaşlı, geçimsiz apartman yöneticisi gibi...
Oysa, "Saltanata Son" yazıyordu topların üstünde.
Kim ister ki saltanata hizmet etmeyi.
Ama olsun, copun, gazın, tekme-tokatın yanında, o "mukavemet" bile gülümsetti meydanı.
Hele meydanlarımız olsun.
Hep birlikte alışacağız, yeni(den) kentli oyunlara.
Körebeyi, arabaların arasında "seksek"i, "kulaktan kulağa"yı bırakıp.
Yakan topa, sobelemeye, "Aç kapıyı bezirganbaşı"na...
Bir de "el üstünde -cebimde- kimin eli" mesela.
* * *
Keşke gönüllüler "istop" da oynasalardı.
Hani topu havaya atıp, bir kişinin adını söylersin.
Topu tutamazsa, yanar.
Meydandakilerin ismi de söylenirdi o oyunda.
Meydanda olmayanların da...
* * *
Ekranda meydanını isteyen kentlileri izlerken.
Zıpladı, gerili zinciri aştı, ip(i) atladı yüreğim.
Girdi meydana.
Mırıldandım, az değiştirdim Şenay'ın şarkısını.
"Tüm Ankara buna inansa
Bir inansa
Kızılay meydan olsa (Ulus, Tandoğan, Sıhhiye, Gar, Opera, İtfaiye, Zafer meydanları da elbette)
İnsanlar el ele tutuşsa
Birlik olsa
Kavuşsa meydana..."
Paylaş