Paylaş
Yeşil pul ise, tam 700 bin araçta 700 ile bin 500 euro arasında bir masraf gerektiriyor.
Almayan araçlar kent merkezine girerse, 80 euro ceza ödeyecek.
* * *
Aklıma hemen Ankara’da her merkezde dumanını lokomotif gibi savura savura gezinen, hatta tavanına uzanan egzosuyla tüten toplusu, özeliyle cümle “taşıt” geldi.
Geldi de, mesele zaten önceliğin, ehemmiyetin neye verildiği...
Eğer tüm mevzunuz, derdiniz Ankara gibi “otomobil öncelikli” bir şehirse, gerisi -yayalar dahil- teferruattır.
Yayaya değil otomobillere verilen öncelik, kendine has inşasını, ardından “düzen”ini yaratır.
“Burada adam kessen, kimsenin haberi olmaz” repliğiyle Behzat Ç. dizisine meze olan kuş uçmaz-yaya geçmez üst geçitleri, tuhaf, bat-çık alt geçitler, buldumcuk kavşaklar, kent içi otobana dönüştürülen yollar, gırla...
Fayanslı alt geçitlerin, Madmax dekoruna benzeyen üst geçitlerin bir başkenti nasıl berbat/berhava, alt-üst ettiğini bir de Mısır’da görmüştüm.
Ankara’nın kulaklarını da çınlatacaktım ama, bilirim ki çınlamaz...
* * *
Bizim kulaklarımız, merkezlerde 7/24 dinmeyen klakson sesleriyle çınlar.
(Ki, ey medeniyet, ben seni az bağıran caddelerinden de tanırım...)
Kornada “cıstak” yapanların çoğu da, yayalara naralanır üstelik.
Yayaya yeşil de yansa, “Çekil, ben geçiyorum”dur omuz atan telaşı...
Çünkü, değil yayaya saygıyı, yayayı yok sayan trafik düzeni, sürücüyü, hatta -mecburen- yayayı da “fırsatçı”, “aradan sıyrılmacı” bir tarza sürüklüyor.
Şehrin işleyişine, günlük hayata sızan kent düzenine/düzensizliğine göre alışkanlıklar yaratıyor kentlilerde...
Ve bu alışkanlıklar sadece kenti değil, kentliyi de deforme ediyor.
* * *
Alışkanlığı, beş aşağı beş yukarı, “düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı yönlendiren ve zamanla otomatik bir tepki, hatta refleks haline dönüşen davranışlar” olarak tanımlıyor uzmanlar.
Tanımların tümünde, bir “yapma”, bir “edim” yönü var.
Oysa bakıyorum da, yeni alışkanlıklar trafikte “yapmama” üzerine kuruluyor çoğu kez.
Misal, kırmızı ışıkta durmama, duranı da beklemeyip “yürü” kornası çalma alışkanlığı...
Yayaya ya da başka otomobile yol vermemek, zaten milli gurur meselesi.
Dönerken sinyal vermemek de tuzu-biberi...
Öyle ki, otomobil firmaları “sinyal”i obsiyonel donanıma ekleseler, “Yok, bana lazım olmaz” diyen çıkar neredeyse.
* * *
Yapmamak, o yorgun alışkanlıklarımız arasında ilk sıraya yerleşebilir, bu mevzuda.
Toplu yaşam adabına, farklı olana, kent demokrasisine saygı göstermemek zaten yönetimden-yönetilene, tepeden tırnağa...
Üstünü de, o koyu tül örtüyor zaten:
Olan-bitenin farkına varmama...
Paylaş