Mangal ve Kül Sokağı

BAHAR geldi mi, hep aynı tartışma sür-git alevlenir.

Mangal meselesi...

Haberin Devamı

Ve hep benzer tekerleme:

Mangalı saklasak da mı yaksak.

Yoksa hiç yakmasak da mı saklasak...

* * *

Ben de mangalda kül bırakmayacak bir hevesle, oturdum bilgisayarın başına.

Çocukluktan ilk gençliğe geçişte, -mangalsız- yaktığımız ateşte pişirdiğimiz balıkları hatırladım.

Bazen Gölbaşı'nda, Karagöl'de, Çubuk 2 Barajı'nda.

Olmadı, Cumhuriyet Lisesi'nin arkasında, Balgat'a kadar uzayıp giden bomboş "çayır"da.

Yakarsın ateşi, beklersin, kor olsun.

Sonra Sazan'ı iyice tuzlarsın, öylece gömersin külüne. Ayıklamadan...

Yerken ayıklarsın, teferruatı...

Boklu Kebap derlerdi bu yönteme muhabbet insanları.

Yanında, plastik kapaklı sirkemsi beyaz Çubuk Şarabı, kuru soğan, külde pişmiş sarımsak ve sıcak francala...

Haberin Devamı

Tadı damağımda değilse de, hafızamdadır.

Bazen de tavada yapardık Sazan'ı, hatta Yayın'ı.

Yine etrafını iri taşlarla çevirdiğimiz ateşte, bol pul biber ilavesiyle...

Hiç yangın çıkma(z)dı.

Ateşimizin davetkar kokusu ise, hep tanrı misafiri getirdi.

Hiç şikayet getirmedi...

* * *

Sonra mangal girdi yaşantımıza.

Mösyö Barbekü değildi adı henüz.

İtfaiye gereci gibi kırmızıya boyalı, titrek ayaklı, Pursaklar'daki apartkondulara benzer mangallar çıktı bir anda piyasaya.

Ben de almıştım, ama sonuç hüsran.

Sonra, sokaktaki köfte ekmekçilerin mangalını inceledim.

Hepsi basit, o günkü tabirle Çingene Mangalı.

Samanpazarı'na gittim, o küçük mangaldan aldım.

Ateşi yakarken, odunların üstüne saplı, teneke bir boru koy.

Hemen tutuşsun, kömürler eşit yansın, nar gibi olsun.

"O günler geride kaldı, dünle gitti cancağızım" diyorsanız, biliyorum.

Ve mangalı savunma ya da gömme niyetim yok.

Yarın, devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları