Paylaş
1976 Mayıs’ıydı.
Hacettepe Üniversite Beytepe Kampusu’nun ilk öğrencileriydik.
Yeni taşınmadan kaynaklanan sorunlar vardı.
Kurufasulyeden kum, pilavdan taş çıkınca, bardak taştı.
Yemekhane protestosu için toplandı öğrenciler.
Sonra türküler başladı, elbet.
“Drama Köprüsü bre Hasan dardır geçilmez /Soğuktur suyu bre Hasan bir tas içilmez”.
Jandarma vardı kampüste.
“At martini de bre Hasan dağlar inlesin /Drama mahpusunda dostlar dinlesin” dizesine gelince, takım komutanı müdahale etti:
“Marş söylemeyin...”
“Bu marş değil, halk türküsü...” diye hınzırca diklendik.
GGG
O günlerde, Emek’te Yıldız Düğün Salosu’nda konser vermişti Ruhi Su.
8. Cadde ile 71. Sokak’ın kesiştiği köşede.
Dalgalı ak saçları dışında, gömleği, pantolonu, kundurası ile simsiyah, sahnede...
Bir ömür boyu çaldığı türküler, elindeki bağlamanın bağrında yol olmuş.
Pişmiş sanki bağlamanın bağrı, bronzlaşmış hafiften.
Mırıldansa bile basbariton nidası:
“Mahsusmahal derler kaldım zindanda...”
GGG
Yirmi altı yıl önce 20 Eylül’de hayata veda etti.
Belki daha yaşardı, amansız hastalığının tedavisi için yurtdışına çıkmasına izin verselerdi...
O izni ver(dir)meyen “darbeci zihniyet”in 12 Eylül komutanı Kenan Evren ise, “sağlık sorunları nedeniyle” yıllar sonra ifadesini evinde verdi...
GGG
Şair, yazar Ahmet Haluk Başaklar’ın yazısından okudum şu satırları:
Ruhi Su’nun okul kaydını yapan subay sormuş:
- Adın ne?
- Ökkeş.
Yaz demiş yazıcıya subay; Ruhi...
Başaklar, “Gerçekten ilk adı Ökkeş miydi, yoksa onun zarif esprilerinden biri mi? Bilmiyorum” diyor.
Öyle olmasa da, bu hikaye nasıl da uyuyor bahtına.
GGG
“Ne zaman bir türkü dinlesem, şairliğimden utanırım” der ya Bedri Rahmi Eyüboğlu.
Hani türküyü-şiiri “ayak sesinden tanıyan” şair...
Yıllar geçmiş, ben de hala utanacak bir şeyler, çok şeyler buluyorum.
Ve dışarıda ayak sesleri...
Paylaş