Paylaş
TAM dört yıl önce yine bugünlerde, 19 Temmuz 2008’de yazdığım yazının başlığı “Muamma toplumu”ydu...
Yazı, o dönemde (de) aylarca tartışılan Ankara’nın suyu ile ilgili.
Suyunu genelde Yeraltı Tanrısı Hades’in Unutuş Çeşmesi’nden içenler dışındakiler belki, meşhur Birinci Ankara Su Savaşları’nı hatırlayacaktır.
Ankara’nın suyu, sudaki ağır metal oranları, su analizlerinin zamanında kamuoyuna açıklanmaması filan tartışılırken (daha doğrusu yetkililerce yemin billah ya da illallah söylemiyle sürekli reddedilirken), Başkan Melih Gökçek aniden gündemi değiştirmişti:
“İzmir’in suyunda arsenik var...”
Haydi, 06 plakalı tartışmalar, polemikler bir anda sayfiyeye taşındı.
* * *
Sonra TMMOB, Kimya Mühendisleri Ankara’nın şebeke suyu raporlarını açıkladı.
Gökçek bu kez de, “Ankara’da damacana sularının çoğunun sağlıksız olduğu” iddiasını attı ortaya.
Yedik, dört yıl önce... Tartışmalar yine yön değiştirdi; Kutsal Damacana 1-2’ye döndü...
Tartıştık, yorulduk, Ankara’nın şebeke suyunu unuttuk. Sağlık Bakanlığı da açıkladı neden sonra:
“Müsterih olun damacana suyu sağlıklı...”
Yahu madem herşey yolunda, herşey bir içim suydu, o raporların, suyla ilgili “ağır” iddiaların ardından günlerce, haftalarca “No comment”lar, suskunluklar neydi o zaman?
Hepsi meslek odalarının komünistliği, en azından CHP yandaşlığından (gerçi marşları-sloganları-yoldaşlarıyla CHP de hepten komünist oldu son kurultayda) kaynaklanan komplo, iftira, kıskançlık mıydı...
Öyleyse niye “Halkı korku ve paniğe sevk etmek”ten filan dava açıp, alayını atmadınız içeri?
Yoksa sizin için “sudan” mıydı o raporlar, belgeli iddialar, tartışmalar?
Bilmiyorum, ama biz de suya yazmışız bir sürü şeyi.
* * *
Dört yıl öncesinden devam edelim.
Ankara ile ilgili şebeke suyu tartışmasından kopup, İzmir’in arseniği, damacana suyu filanla beynimiz sulanırken, Ankara Valiliği Sağlık Müdürlüğü’nün 15 Temmuz 2008’de ASKİ’ye gönderdiği “uyarı yazısı”nı kamuoyuna açıkladı Ankara Hürriyet.
Yazıda kritik talimatlar vardı:
* Suyun kontrolü, izlenmesi için kimyasal, mikrobiyolojik ve ayrıca radyoaktivite analiz parametrelerinin tamamının analizlerinin yaptırılması.
* İvedik arıtma tesisinde barajlardan gelen suyun karışım oranlarının haftalık olarak müdürlüğümüze bildirilmesi.
* Kurtboğazı baraj suyunun da bitmesi durumunda karışım yapılacak su kalmaması riski vardır. Bu nedenle, Kesikköprü’den gelen suyun limit değerlerin üzerinde bulunan parametrelerin mevzuata uygun hale getirilmesi için yeni bir arıtma sistemi kurulması.
* ASKİ suyunun periyodik olarak analizlerinin yapılıp sonuçların haftalık olarak müdürlüğümüze ve tüketicilere bildirilmesi.
Kısaca ne demekti bu; suyun denetimi için yaptırdığınız analizler eksik, suyun karışım oranları bize bildirilmiyor, arıtma sistemi yetersiz, analizler sadece bize değil, tüketiciye de bildirilmiyor.
Şimdi yine, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun TBMM gündemine taşıdığı şebeke suyu tartışmasını, net sorularını bıraktık, damacana suyun(d)a açtık yelkeni...
Yarın devam edeceğim.
Paylaş