YAŞINIZ kırkları biraz sollamışsa, mutlaka sizin de Kızılaylı, meydanlı, bulvarlı anılarınız vardır.
Benim Kızılay anılarım, ağaçlarda salkımlanan bulvar serçelerinin, sığırcıkların yoğun bıcırtısı ile gelir. Dere sesi gibi yoğun, biteviye... Yanında Güvenpark’ın kırlangıçları, fıskiyesi İlhan Berk’in tercümesiyle başka anılar getirir: “Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.” Bakıyorum da şimdi, mırıldanıyorum içimden: “Sahi, kuşlar nerelere gitti hocam?” * * * Fıçı birası-votkası, muhabbettinde “eksilmez şiir”iyle Sanatsevenler, Piknik, Tavukçu, eski Kumsal-eski Mülkiyeliler gelir sonra aklıma. Ve AST’ta sahnenin gencecik prensesi, o eski, esmer Nurseli İdiz. Ya, “Yenişehir’de bir Öğle Vakti”ni Piknik’te kahvesini içerek yazan Sevgi Soysal? Sonra şiir gelir, ve illaki şiir gelir. Cemal Süreya Ataç Sokak’tan pazaryerine doğru yürür. Ve seslenir Ankara’ya: “Sen bayan Nihayet /Sen bir mevsimin sanat eki...” Metin Altıok Süreya’yı “Ankara Prensi” olarak tanımlar, Tavukçu’da öğle rakısını içerken. Sonra Ahmet Telli girer söze: “Ama artık meyhaneler kalmadı Ankara’da /Belki bundandı Cemal Süreya’nın Kızılay’da /Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması...” “Sahi, şiirler nerelere gitti Arap?” * * * Gökdelenin terasındaki Set Kafeterya gelmez mi akla. Hani self servis ile ilk tanışılan... Sonra sinemalar, Ulus, Büyük, Gölbaşı başta olmak üzere, Cep ve diğerleri... Yiten, unutulan tadıyla Goralı gelir. Kızılay Meydanı biraz flu anılarımda ama, Tandoğan’ı, Sıhhiyesi, Zafer’i, Gar’ı, Ulus’u, Opera’sı, İtfaiye’si ile “bol meydanlı Başkent” aklımda. “Sahi, meydanlar nereye gitti babacım?” * * * Erdal İpekeşen’in köşesinde aktardığı fısıltılara göre, “Gökdelen” kız yurdu olacakmış. Şehirleşme ve Kızılay’ın sosyal hayatı açısından en isabetsiz karar, Kızılay’ı tümüyle bitirmek için en isabetli karara dönüşüyor yani. Kız yurdu olsun, olsun ki orası da tümüyle kapansın kentliye... Bir hafıza mekanı daha kaybolsun, o geri dönüşsüz kentsel bellek kaybının, erken bunamanın, yapay alzheimer’ın koridorlarında. “Sahi, hafızamıza ne oldu hocam?”