BİR cep mesajı uyarısıyla, son dönemde kent üzerine en keyifli/kıymetli “sohbet”lerden birisini yakaladım Pazar gecesi.
NTV’de Oğuz Haksever’in yönettiği “Gerçek Orada Bir Yerde”de, bu hafta “Kent Nereye Gidiyor” vardı. Murat Belge, Gündüz Vassaf ve bu hafta programa katılamayan Şerif Mardin’in yerine Ayşe Öncü kent üzerine konuştular. Ana mevzu, “yerel”e pek itibar etmeyen tartışma-haber programlarının aksine, “kent hayatı”ydı. Ve koca (ötesi tehlikeli) genellemelerden, değil “yerel”e “ulusal”a da in(e)meyen, “hayat”a değemeyen bazı profesyonel konuşmacıların da aksine, “yaşayan” bir sohbetti. Keşke yerel yöneticiler de dinleseydi/izleseydi diyeceğim ama... Ama bu mevzuda “dinlemek” bir yana, “kulak kabartmak” safhasına bile gelemediğimiz malum.
NTV’deki sohbet kent üzerineydi. Konuşmacılar orada yaşadığı için, ötesi her türden kent(leşme) manzaralarıyla, somut örnekler İstanbul’dandı. Dünya kentlerinden de gözlemler vardı, ama “tadına doyulmaz” bir süreyle sınırlanan sohbette, mevzu Ankara’ya gel(e)medi. Bir kaç gün bu sohbetten bazı başlıkları, özellikle satır aralarını Ankara örneğinde harmanlamaya çalışacağım.
Farkındayım; bu uzun “girizgah”ı, “bir dokun bin ah işit” faslını noktalayıp, hala konuya giremedim. Ama programı izlemeyenler için özetlemekti meramım. Hissedebilmek için... Şimdi de konuya doğrudan girmekten başka çarem yok. Murat Belge’nin yeni kent düzeni, kentleşmeyle ilgili en önemli uyarılarından birisi, standardizasyon ile mücadele idi. Meramını, diğer konuşmacıların kelamına olanca saygısıyla bir kaç cümlede özetledi: “Yeni Samatya, sokağa koyulan saksıları, evlerin dış cephelerinin boyanmasıyla filan oluşturuldu. Ama eskisinde meyhaneler, tek-tekçiler filan vardı, hayat vardı. Şimdi saksı filan var. Tüy dikmek deyimini hatırlatan bir şekilde, estetik meselesini çözmek için de ortaya eski bir fener dikiliyor. Standardizasyonla mücadele etmek gerekli. Şehirdeki farklılığı korumak lazım...” Belge’nin örneğinin tamamlayıcısı, Ayşe Öncü’nün yiten Sulukule vurgusu oldu. Samatya ya da Sulukule... Tanıdık geliyor değil mi? Tam bu noktada yayınımızı kesip, eski TRT’nin “Necefli Maşrapa”sı yerine Tandoğan’dan “Çinili Çaydanlık” koymak durumundayım. Yarın “tanış standardizasyon” ile devam edeceğim.