Paylaş
Araştırmaya göre, üniversite profesörlerinin yüzde 94’ü öğretmenlerden daha iyi olduklarını düşünüyordu.
Sürücülerin yüzde 90’ı da, direksiyonda ortalamanın çok üstünde olduklarına inanıyordu...
Finans sektöründeki yöneticiler de, kendi sektörleriyle ilgili bir ankete verdikleri yanıtların sadece yüzde 5’inde yanıldıklarını sanıyordu.
Oysa gerçekte, verdikleri yanıtların yüzde 80’inde yanılmışlardı.
Brooks makalesinde ABD’deki mali çöküşe değinerek, “finans üstatlarının budala olduğu ortaya çıktığından beri, yöneticiler ‘sahiden akıllı’ olmaları gerektiği sonucuna vardılar” diyordu.
Brooks’un “Yunan tanrıları edasıyla kendini beğenme örnekleri” olarak nitelendirdiği durum, bize ne ABD kadar uzak, ne o kadar yabancı.
Sadece “direksiyondaki kentli”nin bilmişliği, pervasızlığı, kural tanımazlığı, kendini beğenmişliği, ötesi kendini otomobilinin markası/modeli üzerinden beğenmişliği konusunda roman yazılsa, belgesel çekilse az gelir.
Evet, insanlar kendini beğenen yaratıklardır. Bir noktaya kadar kabul...
Ama kendini beğenme, hata kabullenmeme, “ben yaptım -şahane- oldu” durumu, sadece trafikte kazaların, şirkette iflasların kıyısında/sınırında dolaşmıyor.
Borderline yani “sınır kişilik” örneği olarak sokaklarda dolaşıyor.
Sürekli duygusal çelişkilerle boğuşan ve çelişkileri kararlarına yansıyan...
Ani duygusal patlamalar yaşayan...
Birini severken bir anda nefret eden...
Dengesiz davranışları nedeniyle sosyal iletişim kuramayan...
Kimseye, insanlara güvenmeyen, siluetiyle dolaşıyor, sokakta.
Paylaş