Paylaş
Ama ne yazık ki, o Köşk’ü helikopterle inerek 10 yıl tepe tepe kullanan Evren, artık oraya gidemez.
Gidebilse bile, zaten kahve içmez.
Neden, derseniz…
Nedenini, Emekli Tümgeneral Prof. Dr. Ömer Şarlak “Kışladan Kampüse” kitabında ayrıntılarıyla anlatıyor.
* * *
Evren Genelkurmay’da kurmay subaylık stajını yaparken, bir imza için komutanı Süleyman Paşa’nın odasının kapısında bekliyormuş.
Paşanın kahvesini getiren posta erinin sırtını dönerek, gizlice bir şeyler yaptığını görünce, onu sıkıştırmış.
Posta eri baskıya dayanamamış, "Kimseye söylemem" güvencesini de alınca itiraf etmiş.
* * *
Süleyman Paşa, bol köpüklü Türk kahvesi seviyormuş.
Eh, kahveyi köpüğü dağılmadan –uygun adım- getirmek, yaman mesele… Köpüğü dağıtırsan, zaten el aman…
Çözümü, koridor boyunca kahvenin ‘köpüğünü’ ağzında taşıyıp, tam kapının önünde fincana boşaltarak bulduğunu anlatmış. (Çoğumuz askerde böyle maharetler öğreniriz)
Süleyman Paşa o kahveyi daha kaç yıl içti, bilinmez ama... Şarlak, o nedenle Evren’in o günden beri kahve pek içmediğini, hele köpüklüsünü görmeye bile tahammül edemediğini söylüyor.
Gelelim doğal, milli park statüsündeki Kurşunlu Şelalesi’ne, ormanın-doğanın ortasına kahvehane yapılması meselesine…
Bunda hukuk dışı bir durum yok.
Çünkü ağaçlar kesilerek, Evren’in emriyle oraya yaptırılan Köşk, o “yapı”, atıl, harabeye dönüşmüş haliyle duruyor zaten.
Şimdi en azından "Paşa Köşkü" halka açık, Milli Park'a gelir getiren bir mekana dönüştü.
* * *
Başka deyişle; o Köşk’le yapılaşmanın yolu açılmıştı zaten.
O gün köşk olur, -devran döner- bugün kahve, yarın kebap sarayı…
Bu yüzden, Hürriyet Ankara olarak Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili bir karara, 6 yıl önce kent kampanyaları düzenleyerek karşı çıkmıştık.
* * *
O kararla, AOÇ’deki spor kulüplerinin “kiracı” olarak yerleştiği arazilerin “mülkiyeti” kulüplere veriliyordu.
Çok uğraştık, TBMM’de askıya da aldırdık.
Ama aradan epey zaman geçti, bir sabah uyandık ki… Karar çıkmış.
İlk bakışta, “Ne güzel, sağlıklı, hayırlı bir amaç için didinen spor kulüplerine arazi verilmiş” diyebilirsiniz…
Ama örneğini gördük; orası önce spor sonra dinlenme tesisi, ardından havuzlu cafe filan olur.
Zaman geçer, bugünkü kulüp yönetimi gider, bakmışsın motel, AVM yapmışlar…
* * *
Nereden nereye…
Yok öyle demeyeyim; aslında hep oradan buraya…
Bir parantez de meraklısına: (Mekanda, "süvari kahvesi" de -cam bardakta Türk kahvesi- varmış ki; kendi payıma keyfinden geçilmez. Fal seremonisini, ısrarını atlatıp, ısısını yitirmeyen lezzete, manzaraya dalarsınız)
(Antalya DHA bürosundaki arkadaşlarımızın haberi için: http://www.radikal.com.tr/cevre/kenan_evren_kosku_kahvehane_oldu-1208175)
Paylaş