Paylaş
Bu ironiyi, vaktiyle Ankara’nın eski ABD Büyükelçileri’nden Richard Barkley yapınca daha da “bir hoş”, daha doğrusu nahoş oluyor hadise.
“Efendim, malum vahşi kapitalist düzenin bir sonucu, hani siz daha iyi bilirsiniz bunu” mavraları-manevralarıyla, lafın altında kalkmak mümkün değil.
Çünkü Batı’da da, Çin olsun, eski Sovyetler Birliği ülkeleri filan olsun Doğu'da da öyle değil. Tam tersi…
* * *
"Medeniyet”i insan nerede görse tanır da, ben gittiğim ülkelerde ekstradan kaldırımlarının genişliğine bakarım.
Genelde geniştir de zaten, yüzeyi de kaymak tabaka...
“Kaldırım sanatı” yazın Google’a… Başınız döner.
Bize gelince…
Kaldırımların çoğu, –çift teker- otopark işlevi yüklenmiştir zaten.
Ezile, büzüle yanından geçsen, sahibi pencereden sarkıp “Arabama mı sürtü(nü)yorsun” bakışı fırlatır da...
Adamın otoparkında tornavidayla yakalanmış, boya-kaporta vandalına, teyp hırsızına dönersiniz.
“Çünkü”sü de, Emrah Serbes’in romanından Behzat Ç. repliğiyle gelir:
“Ankaralı yayalar, insanlardan ziyade araçlara yol vermeye alışıktır…”
* * *
Başta Çankaya olmak üzere bir çok yerde de, genişletilen yollar nedeniyle iki karıştır kaldırımlar.
İki kişi karşılaştığında, anca oryantalden hip hop’a bin bir figürle atlatırlar badireyi…
Dengen bozulsa yanından akan trafiğe –en azından- ayağını, bacağını kaptırman işten değildir.
* * *
Kaldırımın kalanı da, çukurdan, engebeden geçilmez.
Hani şarkıcı mıydı, manken mi, oyuncu, yoksa “hepsinden biraz” mıydı… Milli Leydi Güngör Bayrak vardı, bir zamanlar.
Yurt dışından döndüğünde, bize medeniyeti anlatırken ne demişti:
“Ay inanın, tek bir çukur yok Avrupa’da. Rönesans gibi yürüdüm, sokaklarda…"
Kaldırımda-yolda, hep ayağımız çukurda olduğundan, Rönesans meselesi kafamızı biraz karıştırsa da, haklıdır.
* * *
Ve kaldırım onarma, yenileme çalışmalarımız, yap-boz-yap hiç bitmez.
Yenileyip, atarlar kare taşı mesela… Yağmurda basarsın, tahterevalli etkisiyle yanın-yören sıçrayan sudan, dizlere kadar ıslanır.
Kırığı, çıkığı zaten mütemadi…
Kaldırımlarımız, her daim şantiyedir.
Öyle ki, Ankaralı gençlere “Sizce aşk nedir, birader” diye sormuşlar, “Aşk kaldırım çalışmaları gibidir, hiç bitmez” demiş birisi.
Tarihi harabelerdeki binlerce yıllık yer taşlarına bakarım da… Bu devirde bir insan ömrüne 30-40 kaldırım yenileme masalını nasıl sığdırırlar… Üstüne de bizi nasıl inandırır, ikna ederler…
Şaşarım.
* * *
Kaldırımları “halletmek”le ilgili buluşlar, meğer bunlarla sınırlı değilmiş.
Haber mutfağımızın, yazı işlerimizin genç sihirbazlarından Fatih Tekeci, bugün yazısında Bahçelievler’de Çankaya Belediyesi'nin kaldırıma diktiği “zabıta-kondu”dan söz ediyor.
Yok, böyle olmayacak.
Argoda işsiz anlamına gelen “Kaldırım Mühendisi”nin, Ankara’da artık gerçekten bir uzmanlık alanı, gerçek bir ihtiyaç olduğunu kabullenmeniz gerek.
Elbette, bir kaldırım müsteşarı ve bir türlü yerine oturtulamayan -çukur ya da tümsek- kapaklar için rögar müşaviri denetiminde…
Paylaş