Ve Ahmet Altan’ın Duygu Asena ile ilgili yazısındaki o yalın cümlesini: “Kadını eksik bir toplumun erkeği de eksiktir...” Asena’nın “Kadının Adı Yok” kitabının ismi, 1980’lerin son çeyreğinde ve sonrasında, yıllar boyunca gazetelerin “başlık şablonu” olmuştu. Bir yerde kadın “eksik”se, haberin başlığı tamamdı: “TBMM’de kadının adı yok”. “Güneydoğu’da kadının adı yok”. “İstihdamda kadının adı yok”. “Kamuda kadının adı yok”. “Medeni Kanun’da kadının adı yok”. * * * Bakın gazetelere, ekranlara... Hala öyle değil mi? Hala manşetlerde, “Duygu”nun çığlığı. Hala, bir çok mevzuda kadının adı yok... Olduğunda da ya eksik. Ya şiddet, cinayet haberi... * * * Sezen Aksu da onu Cemal Süreya’nın dizesiyle tanımlamıştı: “Sen el kadar bir kadınsındır sabahlara kadar beyaz ve kirpikli.” “El kadar” bir kadının “ne çok şey” olduğunu herkese hissettiren kadınlardandı Duygu Asena. Öğretmiştir de bir çok insana. Akıl olarak hazırdı herkes Asena’nın yokluğuna. Amansızdı hastalığı. Bekleniyordu ölümü; ama bugün, ama yarın... Ancak “duygu” olarak hazır olamadı hiç kimse. Çünkü kadınlar, daha kalabalık ayrılıyor bu dünyadan. Ve bir kadın gitti mi, eksiliyor yaşam. Her zaman. Fark edilse de, edilmese de...