Paylaş
Faturayı önce doğaya çıkarır yetkililer.
Son bilmem kaç yılın, en beter yağmurunda, kar yağışındadır tüm kabahat.
Peki, teknoloji kullanarak doğanın yıkımını engellemek, çağdaş, planlı, kalıcı önlemler almak değil midir yerel yönetimlerin asli görevi?
21. yüzyılda seli, kader-kısmet ile açıklamak mıdır medeniyet?
Mağarada mı yaşıyoruz, ağaca mı çıkalım sel basınca...
Ki bundan çok mu farklı, yapılan uyarılar, getirilen öneriler:
"Sel baskınına karşı üst kata çıkın..."
* * *
Tam 5 yıl önce uyarmış DYP Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.
TBMM'ye, Başbakan Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle:
* Belediye başkanlığınız döneminde İstanbul'daki dere yatakları ile ilgili Risk Haritası çalışması yapılmış mıdır? Böyle bir çalışma yapılmış ise hangi sonuçlara ulaşılmış ve hangi tedbirler alınmıştır?
* Gerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, gerekse halen görevde bulunduğunuz Başbakanlığınız döneminde İstanbul’da tehlike arz eden 58 dere yatağı bölgesinin acilen boşaltılması gerektiği yönünde tarafınıza herhangi bir rapor sunulmuş mudur?"
Ve tam 5 yıl sonra "dere", İstanbul'da hem de 21. yüzyılda 31 canı götürdü.
* * *
Ya Ankara?
Üç yıl önce Akay Kavşağı'nda yaşadık.
İnsanlar neredeyse boğulacaktı bir anda.
İki yıl önce Kuğulu Kavşağı'nın iflasına, 4 dakika süren sağnak yetti.
Patlayan rögarlarla Cebeci'ye lağım aktı, Cevizlidere'yi sel götürdü.
Çankaya, Dikmen, Siteler, Akdere, Türközü ve Sincan'ı su bastı.
* * *
Aynı dönemde İvedik ve ardından Demetevler'de de sel felaketi yaşandı.
Hem de yağmurla değil, patlayan su borularıyla...
Ankara'da kesinti vardı su yoktu, ama sokaklar Manavgat Şelalesi...
Neredeyse, "Susuz Başkent'te 10 kişi boğuldu" haberleri çıkacaktı manşetlere.
* * *
Sel basar, fazla yağmurdan sorumlu doğa.
Susuz kalır koca bir kent, sorumlu bu kez de az yağmurdan yine doğa.
Eh yapan da eden de doğa ise, ne gerek var başkana, müdüre, yetkiliye.
Hiç olmazsa biliriz, medet ummayız kimseden de, tedbirimizi önceden kendimiz alırız.
Üst kata da çıkarız, ağaca da...
Paylaş