İnsan sıcağı

GÜLDAL Kızıldemir anlatmıştı.

Darülaceze’de çocuk yuvasını dolaşırken bir görevliyle konuşmuş.
Görevli “Burada yetişen çocuklardan sarışın ve güzel yüzlü olanları, yaşamlarında daha başarılı ve mutlu oluyorlar” demiş.
Ardından da eklemiş:
“Çünkü yuvayı ziyaret eden yabancılar, hep onları kucaklarına alıyor”...
İnsan sıcaklığının, küçük bir temasın, baş okşamanın ve bu yolla verilen anlık bir sevgi mesajının sonucuna bakın!
* * *
Erdal Atabek’in “İnsan Sıcağı” kitabında aktardığı anısını hatırlıyorum.
Atabek 12 Eylül darbesinin ardından 3 yıldan fazla yatar cezaevinde. Ve yaşadıklarını kaleme alır.
Bir gün yattıkları koğuşa, işkenceden geçmiş çocuk yaşta bir genci getirir gardiyanlar.
Bırakırlar ortaya...
Koğuştakiler hemen alır, ranzaya yatırırlar.
İşkencenin tüm izlerini üzerinde taşıyan genç, tek kelime etmez.
Ana rahmindeki gibi dizlerini karnına çeker, büzülür yatağına...
Aşırı, devamlı bir titreme, kasılma halindedir. Üstünü örterler, kesilmez titremesi...
Koğuştakiler gencin halini çaresizce izlerken, içlerinden birisi kalkıp gider yanına.
Ve hiç konuşmadan sarılır çocuğa, başını göğsüne yaslar.
Kısa süre sonra kasılmalar, titremeler durulur, uykuya dalar çocuk.
Ve koğuştakilerden birisi fısıldar o basit formülü:
İnsan sıcağı...
* * *
Kış geldi, yine “gripal tedbirler” saracak ortalığı:
“Ammannn tokalaşmayın, sarılmayın, hele ki öpüşmeyin...”
Bir yönüyle haklıdır bu uyarı; çünkü bizde tanıdık-tanımadık, “el-ense olsun, yanağa buse konsun, torba dolsun” gibilerinden “sahici olmayan samimi selamlaşma” yaygındır.
Hatta “her önüne geleni, tuttuğunu el-enseye getirip öpen” siyasetçileriyle de meşhurdur bu ülke...
Onları zaten yaz-kış boşverin. Hele mesafeli dursunlar...
Ama sevgiden, gönülden, ta içerlerden esen bir temas hevesi sararsa yüreğinizi.
Öyle hissederseniz dolu dolu, sarılın, sımsıkı kucaklayın derim.
O sıcak, sahici “an”ın, insan sıcağının yanında lafı mı olur nezlenin, nevazilin.
Yazarın Tüm Yazıları