LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
SAİT Faik’in Burgaz Ada’daki evinde minicik, neredeyse tığ işi papatyalar biter.
Sait Faik Evi’nin bekçisi ise, sol gözü doğum lekeli, el kadar bir köpekti bir zamanlar.
Çok havlardı; anlatacak çok şeyi olduğundan belki.
Bahçeden çıkarıp gezdirmek istemiştim ilk gördüğümde.
Ama yeni bir insana güvenmek, kendini vermek için çok küçük ve yabandı.
* * *
Eğer hala görmediyseniz, Burgaz Ada’ya gitmelisiniz.
Her mevsim olabilir, hiç fark etmez.
Ankaralı’nın yaklaşık 4 saatte ulaşabileceği yakınlıkta "7 harika" varsa, ilki Burgaz Ada’dır.
Sait Faik bir kış günü Burgaz’da -kilisenin karşısındaki- evinde şu satırları yazar:
"Şehirden tam dokuz mil uzaktayım.
Dört tarafım su içinde.
Çan çalıyor, uzaktan bir araba (fayton) sesi duyuluyor.
Bu boş sandalye birdenbire doluvermeli.
Kim gelip oturmalı?
Hiç kimseyi istemiyorum.
Ama sandalye...
Bir insan bekler gibi duran sandalye?
Onu yapan sandalyeci yaman adammış doğrusu.
Sandalyeye insan bekletmesini bilmiş."
Yaşar Kemal "Paçalarından yalnızlık akan adam" der Sait Faik için.
Burgaz da insanın bir başınalığını çoğaltır.
Ama azaltır yalnızlığını.
Çünkü hayatı sevdirir, önemsetir yeniden.
* * *
Sait Faik 100 yaşında.
Hani o Atikali’de dostu Pakize’yi öldürüp, cinayet nedenini "Çok seviyordum abi" diye açıklayan bitirim Hidayet’i, cebinde saklayan pardösülü yazar.
Semaver’in demi, Sarnıç’ın suyu.
Medarı Maişet Motoru’nun tayfası.
Çiçek ve balık adlarını bilmeyenlerin, hikaye yazamayacağına inanan adam.
"Bir insanı sevmekle başlar her şey" diyen...
2007’nin, sandalyesinde hep sevgiyi ağırlayan, minderi papatyalı bir hayatın başlangıcı olması dileğiyle.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları