Yani "Sokak her zaman haklıdır" sözünü, yani sokağı kutsamak için bir abide-i sokak heykeli tasarlansa...
Kaidesine Oscar Wilde’ın bu sözünün yazılmasını hayal ederim:
"Hayat sanatı taklit eder".
* * *
Şehir heykellerinin kentliye her zaman bir şeyler kattığına inanırım.
Kimliği olan bir heykelin yanından geçen herkesin, bir an için de olsa farklı şeyler düşündüğüne...
Sadece ve bir an düşünse bile çok önemlidir.
Sanatın, bir heykelin, insanda -öyle ya da böyle- bir estetik kaygısı hatta imkanı yaratması önemsiz midir?
Hayatın bir sanat gibi yaşanabilmesi, bazı anlarının neredeyse kendiliğinden bir tabloya, bir şiire, gönülaçan bir hikayeye dönüşmesi/benzemesi, yaratılan böyle imkanlarda gizlidir.
Hayat o anlarda güzeldir.
Ve yazarın kalemi ile hayat kazanan sanat da o an, o insanın kimliğinde bizzat hayata dönüşmüştür.
* * *
Arkadaşım Ateş Yalazan’ın izini sürdüğü, kaderini değiştirmeye çalıştığı "su perileri", işte, aslında böyle bir takiptir.
Ankara’da doğrudan hayatımıza, kentli kimliğimize dair bir takip.
Hele bu heykel bir zamanların Tandoğan Meydanı’na kimliğini kazandıran bir simgeyse.
Hele su perileriyse, havuzu, fıskiyesiyle gönüllere su serpen...
* * *
Su perileri...
"En son Tandoğan’da görülen..." sözcükleriyle başlayan bir kayıp ilanıydı.
Yalazan’ın çabasıyla sürgün yeri bulundu.
Muhabirlerimiz, okurlarımız her an peşinde konunun.
Su perileri, kentin yakışan, itibarlı bir yerinde hayata dönmelidir.