Paylaş
Ama Ziya Gökalp ile tek alışverişim de, ilkokulda mırıldan(dırıl)an bu dizeden ibarettir.
Şiire müsait bulmam biyografisini.
Neyse.
"Ufacık"ken bile sokakta/sahada koşup oynadı bizim nesil.
Gece-gündüz...
Ki, oyun (sokak) nedeniyle öğün atlayıp acıkmak, belki de en son bizim kuşağın imtiyazıdır.
Görece özgür geçti, dizleri bereli çocukluğumuz.
"Ufacık" arazimiz, huysuz yasaklarla, dikenli tellerle çevrili değildi.
* * *
Aslında, gençliğimiz de...
Bedeli, yarası/beresi çok ağır olsa da, tattık hatta yudumladık hürriyeti.
Yanlışımız çoktur ama, hürriyete -en azından tutkusuna- dairdir tüm biyografimiz.
Yasakların ayıbı/günahı/vebali ise darbeci ihtiyarlara aittir.
Ki eminim, ne hayalleri (p)aktır hala.
Ne her gece yastık değiştiren, terli düşleri...
* * *
Darbenin 29. yılını, 12 Eylül'ü yazmıştım geçenlerde.
Ama kesmedi.
Yaşadığım şehir, yaşayan müzesiydi otoritenin, darbenin.
Şimdi bakıyorum da...
Yirmi dokuz yıl sonra, yetkilisi/etkilisi "yasak"tan medet umuyor hala.
* * *
Bahçelievler 7. Cadde'de "içki referandumu" mesela.
İçkili yeri yasaklasak da mı saklasak.
Yasaklamasak da mı saklasak, meselesi.
Aynı anda büfelere, içkili restoranlara Emniyet'ten gece devriyesi.
Her gece.
Hem de ramazanda, nedense...
Yarın devam edeceğim.
Paylaş