Havada Bulut yerde Behzat Ç.

Haberin Devamı

BİR filmi beğenirsiniz, beğenmezsiniz, bir diziyi izlersiniz, izlemezsiniz...

Yahut izler, eleştirirsiniz de elbet.

Ancak eleştirinizi gazete köşesi, Tv programı gibi size bir imkan (ve bir ayrıcalık) olarak tanınan “kamusal” alandan “alem”e yapıyorsanız, o mevzuda bir nebze bilgi sahibi olmanız da beklenir.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, eş-dost arasında, cafede-kıraathanede bazen muhabbete gelen bir durumdur da... Yazıp, çiziyor, ekranlarda söyleşiyorsanız, fikrinizi -o mevzuda bilgi sahibi olmaya gerek duymadan- ortaya öylece yuvarlamanız abuk kaçabilir.

Charles Bukowski,“Aptalca şeyleri stille yapmak tehlikelidir, ama tehlikeli şeyleri stille yapmak sanattır” derken, tam da böyle durumlara kulak çınlatır.

* * *

Sanata gelince; romandır, şiirdir, sinemadır, resimdir, heykeldir, müziktir... Sanatın, sanatsal çalışmaların, yaratıların eleştirilmesi, bilhassa böyledir. Heves yetmez, erbabı olmasanız da eleştirinizin bir zemine, izana-mizana oturması gerekir. Yoksa ayakta kalır, “Gel otur” diyen bile çıkmaz.

Haberin Devamı

Misal... Ekrana çıkıp, filmden, sinemadan bihaber “Böyle film mi olur” diye diklenirseniz ve biri de kalkıp, “Bir filmin nasıl olacağını ölçüp-biçmek size mi kaldı” derse, -en hafifinden- mahcubiyet kaçınılmazdır.

Ki, böylesi mevzularda eleştiriniz fazla iddialı, keskinse,  o konudan “haberdar” olmanız da yetmez. Az biraz vakıf olmanız da gerekir.

* * *

Geçenlerde Yiğit Bulut ekranda “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” dizisini “eleştirdi”.

Hem de, satırarasında diziden “haberdar” olmadığını, adını bile tam bilmediğini itiraf eden şu cümlelerle:

“Bir tanesini seyrettim, uyuyamadım gece TV’yi açtım, rastgeldim. Adam 45 dakika rakı içti dizide... Maliyet de sıfır, hiç evden çıkmıyor. Behzat Ç. mi, öyle bir dizi varmış, adını da tam bilmiyorum. Yaa içsin, 5 dakika içsin, 1 dakika içsin...” (Muhteşem Yüzyıl’a da çok kızan ve “Bunlar organize suçlar, organize işler” diyen Bulut için bir padişahın 30 yılını at üstünde geçirmesi makul de, içkiyle her bölümde hemhal bir dizi karakterinin gece boyunca içmesi tuhaf)

Haberin Devamı

Neyse... “Eleştiri”sine başlamadan önce, eleştirisinden daha çok yer kaplayan girizgahını da yapıyor aslında:

“Bir kere” seyrettim o da uyuyamadığım için mecburen... TV’yi açtım, rastgeldim filan diyerek, önce “Aman benim böyle diziler filan seyrettiğimi sanmayın” mesajını veriyor. Hani birinin kurnazlık yapıp, “E, seyretme kardeşim” demesine de peşinen alıyor gardını.

Ardından da, rastgele, bir kerecik seyrettiği, adını bile bilmediği diziye -bilgi sahibi olmadan- fikir babalığı yapıyor:

“Canım içsin de 1 dakika içsin, 5 dakika içsin öyle eve kapanıp, filmi bedavaya getirmesin...”

* * *

Bilgiye, görmeye, izlemeye ne gerek; sayıyor, döküyor... Ne etsin, iki romanıyla Behzat Ç.’nin senaryosuna temel olan, yazar, senarist Emrah Serbes’i, neylesin dizinin yönetmeni Serdar Akar’ın En İyi Film, En İyi Yönetmen ödüllü Gemide filmini (de) çeken “şahıs” olduğunu...

Haberin Devamı

Bilse, belki de derdi ki; “Bu şahıs zaten her filmini tek bir yerde, bedavaya getiriyor... Gemide filmini gemide, Barda filmini 2 saat barda çekiyor...”

Yarın devam edeceğim, aynı mevzuya. Maksat, iki-üç gün yazıp, maliyeti düşürmek.

 

Yazarın Tüm Yazıları