Paylaş
Serbes’in İletişim Yayınları’ndan çıkan “Son Hafriyat” ile birlikte iki romanı bence Türkiye edebiyatının en iyi iki polisiyesi...
O dokusu, o kahramanları, sahici, akıcı diyaloglarıyla dizi de romanı yaşattı.
İster RTÜK bastırsın, ister saati 22.00’lerde olsun, ister durma biplensin... Başardılar.
Dizinin omurgasını oluşturan Serbes’in ilk romanı “Her Temas İz Bırakır”ı, İletişim Yayınları editörü, yazar Tanıl Bora sayesinde tanıdım. Her zaman incelikli stiliyle “Polisiye sever misin bilmem, ama Ankara sevdiğine göre, bu kitabı seversin” notunu ekleyerek yolladığı kitapla...
Bir solukta ve anlatımı, örgüsüyle biraz da hayretle okudum. Ardından o romanı 25 yaşında yayınlanan Serbes’i tanıdım, hayretime hayranlık (gıpta) eklendi.
Ardından 27 yaşında, 2008 yılında yayınlanan romanı Son Hafriyat geldi.
İyi geldi, yine. Ardından da dizi...
Mutfak ekibi ve ekrandaki yüzleri başta Erdal Beşikçioğlu, Harun, Akbaba, Hayalet ve Nejat İşler ile Güven Kıraç’ın “konuk oyuncu”yu kat-be-kat aşan performansıyla kuruldu ekrana.
Dizi sürerken Beşikçioğlu’nun tiyatro sahnesinde Genco Erkal markasının dayanılmaz ağırlığına rağmen başarıyla sergilediği “Bir Delinin Hatıra Defteri” de armağan oldu Ankara’ya.
Eh, delirdik hep beraber.
Gelelim Harun’a mesela. Ankaralı, 24 yaşında. Önce Balgat Meslek Lisesi, ardından Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü...
Çekimlerin yoğun olarak yapıldığı Gazi Mahallesi’nde geçmiş çocukluğu.
Onu Keremeyle’de içerken de görebilirsiniz, Emek’te Çukurağa’da kebap yerken de...
Akbaba... Yani, Berkan Şal.
Ankaralı o da; DTCF Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü mezunu, 43 yaşında. Ekşi Sözlük’te “Ankara Baraka Bar’da uzun süre ton maister ve dj olarak çalıştığını” yazıyor. SSK İşhanı’ndaki mekanlar, Kıtır bir dönem müdavimi olduğu yerler.
İnanç Konukçu yani Hayalet 37 yaşında... O da DTCF Tiyatro Bölümü’nden mezun.
Bir röportajında satırarasında, Ankaralı dizinin başarı sırrıyla ilgili çok önemli bir ipucu veriyor:
“Ankaralıların çekime alışık olmamasından kaynaklanan bir samimiyet var. Ankaralı diziyi çekerken “Vay, naber ya” diye yanımıza geliyor. İstanbul ise daha mesafeli.”
(Bu arada dizinin figüranlarının, hatta bazı bölümlerde sabit ekibin dışındaki ikincil oyuncuların performansının genelde gerçek bir felaket olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Hani konu “rol” olunca, samimiyetin bu kadarı fazla gibi)
Sinemanın, tiyatronun, dizilerin, TV programlarının, gazetelerin mutfağındaki isimler, sadece yüzüyle değil ismiyle de çoğu kez görünmez. Herşeyi onlar hazırlar, ama perde arkasında kalırlar.
Behzat Ç.’nin mutfağında da yine genç, yine Ankaralı Ercan Mehmet Erdem var. Serbes’le DTCF’den arkadaş. Yazarlık Bölümü mezunu.
Yarın devam edeceğim.
Paylaş