Paylaş
Şu yarım asırlık ömrümde, ne zaman muhabbet “hak-hukuk”tan açılsa, dedemden kalma duvar saatindeki kuş başını minik, ahşap penceresinden çıkarır “guguk” yapar.
Sanki guguk, “hak-hukuk” ihlalinin dozajına göre ayarlanmış gibi... Bazen bir iki kez, çoğunda 12 kez...
* * *
Bizdeki tekerlemelerin aksine, Batı’da hak-hukuk sözcüğünün ardından guguk değil, gak-guk da değil, adalet, demokrasi kavramları gelir.
Yerel seçimler yaklaşırken, Gezi Parkı’ndan başlayıp gezinin ve bakın yerel demokrasinin, yerel katılım ve hakların, hukukun haline/ihlaline...
Hukukun gücünün, otoritesinin, otoritenin hukukuna dönüştüğü bir çok örnekle karşılaşacaksınız.
Kentli hakkının, kentsel katılımın yok sayıldığı bir çok örnekle...
Oysa kentli hakları, bir insanın hem birey olarak sahip olduğu ve korunması gereken insan haklarını içerir. Hem de yaşadığı kentin bütünsel olarak haklarını...
Bunu yeniden keşfetmek de gerekmez; 21 yıl önce uluslararası platformda kayda geçen, 2008’de de bir “manifesto” olarak genişletilen “Avrupa Kentsel Şartı” kentli haklarını her yönüyle karara bağlar.
Vazgeçilmez “şartlar”dan birisi de kentsel katılımdır. Yerel -katılımcı- demokrasinin ABC’si de oradan başlar.
Ve demokrasi somut olarak orada öğrenilir.
Ama önce evrensel ilkelerini içeren o “kentsel şart”a imzanı atman gerekir.
* * *
Kentsel katılım, kentlinin yaşadığı kentle ilgili karar mekanizmalarına ve karar verme sürecine aktif katılımıdır öncelikle. Yerel yönetimlerin denetlenmesi de bu katılımın olmazsa olmazıdır.
Katılım, yerel seçimde sandığa gitmekten ibaret değil elbet.
Kentliyi gerçekten temsil eden kent konseylerinin, alt kurulların, komisyonların, çalışma gruplarının kurulması ve işbirliği-dayanışma içinde gerçekten işle(til)mesi de şarttır.
Kamuoyu yoklamaları, halk oylamaları, e-devlet üzerinden karşılıklı iletişim, anketler, kentsel şikayetler ve kentlinin görüşüne başvurma mekanizmalarının çalıştırılması, kentin, kentlinin hak ve hukukunun korunması, geliştirilmesini sağlayan etkileşim kanallarıdır.
* * *
Ancak değil katılımcı, bir anda tepeden inme dikilen, yıkılan, yapılan, değiştirilen, karar verilen uygulamalara seyirci bile olamıyoruz.
Son Yenimahalle örneğinde geceyarısı Çevik-Kuvvetli, TOMAlı operasyonla sökülen ağaçlardaki gibi...
Etkileşimin, işbirliğinin, yerel-katılımcı demokrasinin yolu aynı dili konuşmaktan önce “konuşmak”tan geçer. Ve elbet, dinlemekten...
Gerisi laf-ü güzaf; biz hak-hukuk derken, her seferinde kuş çıkar nanik yapar gibi zamanı, devri hatırlatır:
“Guguk guguk...”
Paylaş