Gülü artık hiç sevmiyorum

“GÜLLERİN içinden canım, koşarak koşarak” geldi Sevgililer Günü... Ama Edip Cansever’den mülhem, gül kokacak heryer diyemem... “Bu koku dünyayı tutacak nerdeyse /Gül, gül! diye bağıracak herkes, hep bir ağızdan: gül!” demem de zor.

Haberin Devamı

Çünkü bir zamanlar kokusuyla da dünyayı tutan gül, kokmuyor artık.
“Gülün Kokusu Vardı” eskiden ama o da şimdi hüzünlü bir albüm ismi... (¹)
Gülü sevip dikenine katlananlara saygımız sonsuz.
Lakin ben geçinemiyorum gülle.
O yiten kokusunu, artık oda spreyinden aldığı için.
Cansever’in “Gül kokuyorsun bir de /amansız, acımasız kokuyorsun” dizesine, böylesine kolay ihanet edebildiğimiz, dandik bir spreye -karşılıklı- hüsnü kabul gösterebildiğimiz için de... Geçimsizim.
Gülle hiç işim olmaz bundan böyle; “Bu güller hiç kokmuyor, çiçek gibi kokmuyor” diyen acemi ve huysuz bir Sevgililer Günü alıcısı gibi dolaşmam tezgahları.
* * *
Ya üstüne serpilen sahne simi, dalına, yaprağına sıkılan o konsomatris parlatıcı?
Plastiği, kumaşı, bakırıyla, “tıpkısının aynısı” imitasyonuyla en çok klonlanan çiçek olduğu için de sevmiyorum onu.
Aşılanıp gerçek renkleri değiştirilebildiği için de:
Belki Tatlıses’ten Avşar’a armağan “mavi mavi masmavi” misali güller, “yeni gerçek” olunca bozuldu hayallerimin ayarı.
Ve giderek kokusuz kalıyor ya hayaller...
O nedenle de gül, uzak olsun benden.
* * *
Trafikte, kavşaklarda “kısa saplı, yorgun yapraklı gül çocukları”nı, “Abi sevdiğinin başı için” yalvar-yakarısıyla karşıma çıkardığı için de sevmiyorum.
“Aşk ve dilenme” kelimelerini yanyana getiren o hali, ekranlarda “aşk” dilenen insanlık halleriyle birleştiriyorum belki.
Ve o çocuklar, aşkın “sanatçı şampanyası”yla (²) arandığı izbe pavyonlar, “ikinci el, az kullanılmış gül” sektörü yarattığı için de anlaşamıyorum gülle.
Oralarda “yâr”in başına dökülen gül yaprağına da en baştan gıcığım. Pavyonda "şampanya"ların, güllerin savaşına da...
Elimde olsa... Herkesin el attığı tüm bu “adet”lerin üstüne örterim 1001 adet gül yaprağını, masalını okur, törensiz gömerim.
Gülü artık hiç sevmiyorum

“Daha ne olsun, gül gibi kız” deyimine ifrit olduğum için de güle muhalifim.
Deyimlerini de deyivermem gülün.
“Gül üstüne gül koklamam” deyip de, orkideye göz süzen, çiçek pazarında piyasa yapanlar gelir aklıma...
Senede bir demet gülle, herşeyin güllük gülistanlık olacağına inananlardan da haz etmem. “Gül suyu”nun ağdalı bir inanç kokusu taşımasından da...
Güllacın ana malzemesi mi, ona da, orada karşıyım.
* * *
Efendim beyaz gül masumiyet, saflık demekmiş.
Kırmızısı tutku, cesaret...
Pembesi romans, sarısı arkadaşlık, mavisi elde edilemezlik, siyahı da vedaymış...
Hepsinin rengine göre anlamı, uğuru, "meşajı" varmış...
Böyle gülle başlarlar, sonra aşkı da kategorize ederler, bilirim.
Ona da gelemem.
* * *
Papatya şarkıları az, gül şarkıları çok olduğu için de sevmem.
“Gülüm”ü de sevmem, “gülüm benim”i de...
Soran olursa, Gripin'in şarkısındaki gibi "Öldü derim gül güzeli, tılsımını kaybetti"...
* * *
İnsanoğlu gülü bunca yolduğu-yonttuğu, çektiği-çekiştirdiği için kızgınım.
Kızgınlığım o biçare sera gülüne olmasa da, ne yapayım... Gücüm ona yeter, hıncımı ondan çıkarırım.
Hep kollanan, sırtı/yaprağı suni temaslarla sıvazlanan güller, yakışadursun bu yıl da kristal vazosuna.
Ben şiir defterinin arasında unutulmuş, aşk yetimi kır çiçeğinin, bilhassa papatyanın hikayesine yeşillenirim.
Bir muammaysa aşk, karışıksa, yamansa...
Falına, papatya yapraklarıyla bakarım.
* * *
Hem gülün ömrü az olur.
Sevgi(li) Günü ise, en uzun gündür bazen.
Kutlamalı, “Sevmek için geç, ölmek için erken” demeden hayat.
Bari bir günü dikensiz kutlamalı...

Haberin Devamı


(¹) Gülün Kokusu Vardı - Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu’nun 1998 yılında yayınlanan albümü. Bu harika albümdeki, Pencereden Kar Geliyor, Divane Aşık Gibi, Ben Seni Sevduğumi Dünyalara Bildurdum, Bugün Ben Bir Güzel Gördüm, özellikle dünyalara bedeldir.

Haberin Devamı

(²) Sanatçı şampanyası: Pavyonlarda, “içkili aile gazinoları”nda sanatçının şerefine patlatılan şampanya... Eskiden sırf bu işe özgü üretilen “Akustik” marka şampanyaların etiketinde şöyle yazardı: “Akustik Şampanya: Sanatçı şampanyasıdır içilmez”. Bir adı da “gariban şampanyası”ydı. Çünkü en azından içkili aile gazinolarında çok ucuza satılırdı.

VEFAYA PATLAYAN ŞAMPANYA

Gülü artık hiç sevmiyorum

Kupürdeki haber, Hürriyet Ankara Gazetesi'nin 26 Aralık 2005 Pazartesi günü manşetinden... Gençlik Parkı’nda uygulanan içki yasağıyla birlikte yok olan “içkili aile gazinoları” ile ilgili... Müslüm Gürses de 2000’li yıllarda her yaz bir ay süreyle bir dostunun Gençlik Parkı’ndaki aile gazinosuna çıkıyordu. Hem de tek kuruş ücret almadan, sadece dost vefasıyla...
Gariban şampanyasının Müslüm Gürsesli hikayesi için bkz: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22582704.asp

Yazarın Tüm Yazıları