GEÇMİŞ bir zaman dilimi olarak “gençlik”e dair konuşmak, yitirilen her şeyin arkasından mırıldanmak kadar kolaydır da...
“Gençler”e dair konuşmanın, epey çeki-düzen gerektirdiği kanısındayım. Gerçi o da kolay bazıları için. Girizgahı “Ben sizin gibi gençken...”den yayıp, “Bizim zamanımızda...” kısmını konuşmanızın “gelişme” bölümüne yerleştirirseniz, “sonuç”a ulaşmanız bir ömür sürebilir. Ama ilk yanlışı, daha “giriş bölümü”nde yaparsınız. Çünkü, “sizin gibi gençken” nitelemesi baştan yanlıştır. Gençlik, bir yaş aralığı aritmetiğinden ibaret değil ki sadece. Senin 17 yaşın başka, onun “Daha 17”si başka...
Ankara Hürriyet Genç Nota Liselerarası Müzik Yarışması, bu yıl 4. yaşını kutluyor. Dört yıl oldu, keşke “Liseli müzisyenlerin dünyasına değen bu ‘öğrenim’ sürecinden mezun olduk” diyebilsem. Çok şey öğrendik. Hele biri, “şarkısı”nı değiştirdi bizim kuşağın. Hani çok severiz. Orson Welles’in, o bildik şarkısını... Klibi de hoşuma gitmişti, “yurttaş”ın. Welles birisiyle satranç oynuyordu, “I Know What It Is To Be Young” eşliğinde. Ama alınan her taş, küçük, bir shot kadehiydi. Tekilaydı belki... Rakibinin taşını alan, kadehi de dikiyordu kafasına. Ve şarkı devam ediyordu fonda: “Ben gençliğin ne demek olduğunu bilirim Ama sen yaşlılık nedir bilmezsin...” Sitemkardı azıcık, şarkıyı söyleyen ihtiyar.
İşte Genç Nota bana o şarkının artık “yaşlı”, eksik kaldığını öğretti. Çünkü hiç bir yetişkin, yaşlı, gençliğin ne demek olduğunu bilemez. “Ben de sizin gibi gençken” cümlesini kuramaz. Çünkü ya o yaş aralığıdır kendi gençliğinden anladığı. Ya gençliğinde yaşadığı olayların, satırbaşlarına dairdir tüm bilgisi. Ama o başlıklar da değişti zamanla, her dönemde. Yaşanan/yaşanmayan olaylar da... Ve gençlik asla satırbaşlarında değil, satır aralarında gizlidir. Her kuşakta, her mevsimde kendi toprağında ve farklı yeşerir. O nedenle biz yetişkinler, Orson Welles’in o şarkısını ille söyleyeceksek... Sadece şu dizesini ünletelim, hep birlikte: “Gel seninle şarkı söyleyelim Ben yaşlılığı anlatırken sana, sen gençliği çal bana...”