Fotoğrafın doğruluğu mu, kendi doğrularımız mı...

FOTOĞRAFLARI seviyoruz.

Haberin Devamı

Bir durumu, bir olayı tek fotoğrafla anlamayı, anlatmayı da...

Tamam... Bazen fotoğraf, savaşları, depremleri, selleri, hatta koca bir ülkenin ağır travmasını bir karede aktarır bize.

Özellikle mevzu haberse... Fotoğrafsız bir haberle, fotoğrafıyla birlikte algıladığımız bir haberin etkisi tabi ki çok farklıdır.

Anlamaya da, anlatmaya da yardımcıdır.

* * *

Meramım bu değil.

Çok önemli, hayati şeyleri, belki insanın hayatında bir kez karşılaşacağı dönüm noktalarını “anlamak” ve “anlatmak” için bazen, sadece bir kare fotoğrafın peşinden gidiyoruz.

Bir karenin tüm fikrimizi, hissiyatımızı ortaya koymaya yettiğini, duruşumuzu gösterdiğini düşünüyoruz o an.

Olan-biteni bir fotoğrafla anlayıvermek, durumu hislerimize tercüman olan bir fotoğrafla paylaşmak, kolay da geliyor bize.

Haberin Devamı

Özellikle sosyal medyada...

Anlatmak için onlarca satır yazmaya, anlamak için yüzlerce satır okumaya ya vaktimiz yok, ya hevesimiz...

İşte fotoğraf, işte belgesi yani.

Daha söze ne gerek!

Vicdanımızı rahatlatmaya yahut öfkemizi, o keskin duruşumuzu, tepkimizi yansıtmaya, bir kare yetiyor.

* * *

Hani nasıl mutluluğumuzu iki nokta üst üste bir parantez, mutsuzluğumuzu/acımızı ters parantez özetliyorsak, sanki öyle.

Sadece fotoğrafla da değil; bazen cımbızla çekilmiş bir tek kelimenin, bir tek cümlenin peşine takılıyoruz... Ötesine, gerisine hiç bakmadan.

Oradan anlıyoruz herşeyi, o cümleden anlatıyoruz.

Bu kolaycılığın, kendi düşüncemize/inancımıza “elverişli” gelen bu yöntemin iktidarı-muhalefeti, sağı-solu da yok.

Gezi eylemleri sırasında, sonradan doğru olmadığı ortaya çıkan “Kabataş’ta eylemciler başörtülü bir kadını taciz ve darp etti” iddialarını mı istersiniz...

Yoksa yine aynı günlerde ters köşeden, daha sonra İtalya’da çekildiği anlaşılan “Köpeğe biber gazı sıkan polis” fotoğrafını mı?

 * * *

Paylaşılan fotoğrafın gerçek mi fotomontaj mı, burada mı çekilmiş yoksa Paraguay’da mı kısmı da önemli değil çoğu örnekte.

Kaynağı, ne zaman/nerede/kim tarafından çekildiği bile belli olmayan bir fotoğraf, “anlık gerçeklerimiz”in ifadesine dönüşüyor, hiç sorgulanmadan.

Haberin Devamı

Öyle bir akıl tutulması ki, hemen her kritik olayda, iktidarı destekleyenlerin de, eleştirenlerin de bir bölümü, dezenformasyonun, çarpıtmanın öksesine yakalanıyor.

Provokasyon öyle anların, sisli zamanların kapanı zaten.

Kendi görüşüne göre, o fotoğraf kimine “inandırıcı” geliyor, kimine de -maalesef- “kullanışlı”...

Çünkü mihengimiz o fotoğrafın doğruluğu/gerçekliği değil, kendi doğrularımız/gerçeklerimiz o hengamede.

Ve kendi doğrularımız, çoğu kez tartışmaya kapalı.

Öyle olunca da, hükmü vermek için tek kare yeterli.

* * *

En taze örnek, “Başı yahut boynu/boğazı kesilen asker” meselesi...

Bir anda sosyal medyayı sarıyor “o fotoğraf”.

Öyle ki sadece iktidarı eleştirenler değil... Radikal bir gazete “Halk darbeci hainin kellesini aldı” başlığıyla yer veriyor aynı fotoğrafa.

Haberin Devamı

Çünkü o kare, -farklı pencereden de olsa- onun hislerine de tercüman.

* * *

Çok geçmeden Hürriyet’te boğazı kesildiği iddia edilen o askerin iki yıl önce terhis olduğu, halen Avcılar’da yaşadığı haberi yayınlanıyor. Gerçek fotoğrafıyla...

Sosyal medyada bir çok kullanıcı da bu “tekzip”i paylaşıyor.

Fakat o fotoğraf, aynı paylaşım -azalsa da- sürüyor.

Foto muhabiri Emin Özmen de açıklama yapmak zorunda kalıyor:

“15 Temmuz gecesi yaşanan askeri darbe girişimin ardından maniple edilerek sosyal medyada yaygın bir şekilde paylaşılan aşağıdaki fotoğraf, benim tarafımdan Suriye’de 2013 ağustos ayında kaydedilen bir fotoğraftır. Yapılan paylaşımlarda görüldüğü şekli ile TSK ile hiç bir alakası bulunmamaktadır. Bilgi kirliliğini önleyebilmek adına bu paylaşımı yapma gereği hissettim.”

* * *

Haberin Devamı

Bomba, kurşun yağmurunda dövülen, polisin müdahalesiyle olası bir linçten kurtulan asker olmadı mı... Oldu.

Silahını halka ateş açmayı düşünmeden bıraktığı için, omuzlara alınıp "En büyük asker bizim asker" sloganlarıyla polise teslim edilenler de oldu.

O başka bir şey.

Lâkin yalanlamalara karşın, Suriye’de çekilen bir fotoğrafı 15 Temmuz’un başta provokasyon, herşeye açık sürecinde “Yok doğrudur, doğrudur...” gibilerinden ya da hiç düşünmeden paylaşmak başka bir şey.

Üstelik böylesi durumların, anlık provokasyonların sonuçlarının her zaman cürmünce olmadığını, “laf”ta kalmadığını maalesef çok iyi bilen bir ülkede yaşıyoruz.

* * *

Sosyal medyadaki haberler, fotoğraflar, bilgi paylaşımları, uyarılar kuşkusuz çok önemli.

Haberin Devamı

Her zeminde düşünceni ortaya koyma hakkı, demokrasi bir yana... Özellikle kriz dönemlerinde sosyal medyanın sağlıklı kullanımının yararlarını son olayda da, dünya ölçeğinde de görüyoruz.

Sosyal medyaya düşen bir haberin, “bilgi”nin doğruluğunu/yanlışlığını -anında- ölçüp biçmek, her zaman kolay değil.

İlk anda bir fotoğrafı, bir çok insanın paylaştığı bir bilgiyi gerçek sanmak da anlaşılabilir.

Ama bize sosyal medyanın imkanlarını açan teknoloji, bir fotoğrafın, bir bilginin doğruluğunu az-biraz araştırma fırsatını da veriyor.

Biraz dikkat, muhakeme ve aklıselim ile böyle pusulara düşmemek mümkün.

Devam edeceğim.

 

Yazarın Tüm Yazıları