Gözleme dayalı kapsamlı bir araştırma... Western Washington Üniversitesi’nin araştırmasında, yayalar üç gruba ayrılmış: 1- Cep telefonuyla konuşarak yürüyenler. 2- Yürürken kulaklıkla müzik dinleyenler. 3- Yanındakiyle konuşarak yürüyenler. Ve izlenen yayaların geçtiği yolda, sokakta nadir karşılaşılacak bir mizansen yaratmışlar: Tek tekerlekli bisiklete binen rengarenk bir palyaço...
Sokakta telefonla konuşarak yürüyenlerin sadece dörtte biri palyaçoyu fark etmiş. Sadece dörtte biri... Gerisi, “istem dışı körlük” nedeniyle bisikletli (yani hareketli), rengarenk palyaçoyu bile görememiş.
Bu araştırmanın bir boyutu, daha önce yazdığım bir “sorun”un vahametini artırıyor. Otomobil kullanırken, tek elini kulağına yapıştırıp telefonla konuşanların... Telefonla konuşarak, ağır aksak yürüyenler bile göremiyorsa... Hem konuşup, hem de hızla otomobil kullananlar nasıl görebilir? Ya trafikteki, ani bir olayda...
Diğer boyutu ise, başka bir “körleşme” ile ilgili. Hani herkesin sık karşılaştığı o durum: “Her gün o yoldan, önünden geçiyorum ama, o binayı, işyerini, ağacı, o köpeği, köşedeki o satıcıyı hiç fark etmedim...”
Bizim kuşağa ilkokulda standart üniteler arasında sunulan, “bakmak ve görmek” arasındaki fark meselesi.. Kendi dünyasına çekilen, duyularının düğmesini kapatan insan, çevresinde olup biteni fark etmiyor. Bu önce “körleşme”ye neden oluyor. Giderek, “olan-bitene sağırlaşmaya”... Sonra da “dilsizleşme”ye dönüşüyor. Yolumuzda hep palyaçolar mı var, farkında değiliz.