Paylaş
Mesela, yorgun adımlarla sokaktan geçen hurdacının, muhtemelen çocukken öğrendiği vals makamından bir-iki nağmeyi kulağında kaldığı kadarıyla -aksak- çalarak dolaşan göçmen akordiyoncunun, patates-soğancının, yoğurtçunun, simitçinin eve sızan seslerine bayılıyorum.
Bana sokağın giderek tükenen tadı-tuzu gibi geliyor o sesler.
“Sokak”ın herşeye rağmen yaşadığını, yaşadığım yerin de halen “mahalle” olduğunu hayal ediyorum.
Ama sokaktan gelen seslerden rahatsız olanları, çocuğu uyandığı için söylenenleri de anlıyorum.
* * *
“Hanımların dikkatine! Overlokçu geldi...” anonsunun bana -sosyal açıdan da- mekanik gelen tınısından, ramazanda sokaklarda kamyonetle dört dönen, davulu baştansavma pataklayan “davulcu”lardan ise hoşlanmıyorum.
Ama biliyorum ki, bazı insanlar da gün boyu overlokçunun sesine kulak kesiliyor, sahura -bozuk düzen de olsa- davulun sesiyle kalkmayı seviyor.
* * *
Sokak hayvanlarına durma homurdananlardan, gördüğü her kediyi pistleyip, her köpeği hoştlayanlardan da haz etmiyorum, doğrusu...
Ama bazı insanların kedi ve köpek korkusunun ne denli travmatik, dehşetli olduğunu, Dikmen Parkı’nda köpeğini gezdirirken o mekanda bir nevi çeteleşen köpeklerin saldırısına uğrayan kentlilerin halini de biliyorum.
Yedi yıl önce Mamak Kutludüğün’de 100’e yakın köpeği yavrularıyla birlikte katledenleri, Portakal Çiçeği Vadisi’nde 35 köpeği zehirleyenleri de...
Sadece farklılıklara değil, farklı duygulara da saygılı olmayı gerektiriyor, hayattaki karşılaşmalar.
* * *
Yayayken otomobillere, direksiyona geçtiğinde yayalara küfredenlere, yayayken kolladığı hakları, direksiyona oturduğu an torpido gözüne kaldıranlara kıl oluyorum, mesela.
Hem sürücü, hem de yaya olanların bir çoğunun sergilediği bu tutum, aslında çifte standartın en pespaye örneklerinden birisi.
Bencilliği, yerleştiği her koltuğa oturduğu anda otomatik ayarlama becerisi...
* * *
Birlikte yaşamak bir ayar gerektiriyor. Ki bu birlikte yaşayan insanların, içinde vicdan, empati, diğerkamlık, eşitlik gibi kelimelerin bolca yer aldığı bir kılavuza uygun yapmaları gereken bir gönül ayarı...
Bu da fabrika ayarlarımızdan, yıllar boyu fıkralarla, atasözleriyle, her türden otoriteyle, devlet buyruklarıyla hayatımıza yerleştirilen ayrımcı kodlardan kurtulmamızı gerektiriyor.
Tepeden tırnağa...
Paylaş