Arayan, gençliğini her daim gülümseyerek koruyan, kahkahası kuşak farkını her zaman kapatan bir ahbap. “Çok müşkül durumdayız, ondan seni aradım” dedi. Sesindeki muzır esinti, ahizeden net olarak hissediliyordu: “Ailecek oturduk, Ezel’i seyrediyoruz. Ezel ile Eyşan bir dağevine kapandılar. Ama mahsustan... Ezel’in başka sevdalısı var çünkü... Tam biz öyle derken, Eyşan bir yolunu buldu, kalktı Ezel’in yanına uzandı. Başını da omzuna koydu eski sevgilisinin... Hani kız korkmuş, ağlamış, hüzünlü filan olabilir tabi, dedi hanım. Bana ise işin gerisi gelecek gibi geldi... Derken, aaa, aniden sabah oldu. Yer yatağı sahnesi birdenbire bitti. Pat diye... Macera ise bambaşka sahneleriyle devam etti. Şimdi, meramımız şudur ki. Ezel ile Eyşan sevişti mi, kardeş kardeş uyudu mu, nedir mesele?” Ardından da meşhur kahkahasını patlattı... * * * Sonradan öğrendik ki, ateş-barut yanyana filan, galiba (büyük ihtimal) sevişmişler. Valla diziyi seyretmedim ama... Benim de aklıma takıldı. Aklıma takılan şey gayet net. Ezel ile Eyşan’ın dağbaşındaki muhtemel halvetini kim kesti? * * * Diziyi gösteren TV kanalının otosansürü mü, izleyiciyi bu kritik, dizinin gidişatı açısından anahtar meselede muammaya sürükledi. Yoksa RTÜK mü, hani dağbaşı, ne olmaz-ne olmaz filan diye müdahale etti. Ya da, dizinin yönetmeni hiç mi çekmedi o sahneyi. “Yaa, şimdi araya yastık-mastık koyacağız, sevişme sahnesi çekeceğiz. Sonra nasıl olsa kanal makaslar, olmadı RTÜK’ten uyarı, kapatma filan alırız. Sizi de, bizi de yormayalım” mı dedi? * * * Neyse yarın unuturum konuyu. Çünkü, biz ezelden beri böyle yaşadık, böyle yaşarız.