Paylaş
Mevzu “döner muhabbeti”, yerim de dar olunca bazı mekanlar dün yazımda yer alamadı.
* * *
İlk katkı, sayfalarımıza her konuda destek veren, gönüllü (ve gönülden) kent habercimiz Fatma Erdem’den (nam-ı diğer Mavianne) geldi.
Kızılay Kumrulardaki Cici Piknik, kaya tuzunda dinlendirilen ve kömür ateşinde pişirilen döneri, her dem “ayakta müdavimleri” ile yolüstü bir lezzet adresi.
Oradan geçerken, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndaki Özge Piknik’e de değinmemek olmaz.
* * *
Bir ara lezzetini Tunus Caddesi’ne de taşıyan, sonradan Bestekar Sokak’ta tarihi ustalığını sürdüren Süha’nın Yeri’ni de unutmamak gerek.
Gelelim kadim Ankaralı Hıfzı Kuruşa’nın 42 yıllık Ankara markası Şençam’a...
İki yaşını geçmemiş dana eti ve Balıkesir yöresinde yetişmiş kuzu etiyle harmanlanan köftesinin yanısıra, döneriyle de öncü bir önem taşır.
Şencam’ın 42 yıl önce 3 kişiyle başlayan lezzet yolculuğu, bugün 120’ye ulaşan çalışanı ile bir Ankara efsanesidir de...
* * *
Okurumuz Serhan Attila’nın iletisi ise, en azından benim için bir keşif heyecanı yaşatacak türden.
Çünkü önerdiği iki mekana da daha önce gitmedim.
İlki, Çubuk ‘ta Lefkoşe Lokantası’nın döneri.
Diğeri de Siteler’de Tiryakioğlu Döner...
Biraz araştırdım, belli ki ikisi de kuytuda kalmış lezzetlerden.
Yeri gelmişken, Hacıbayram Kebapçısı Nazım Usta’nın döneri de, “bilen bilir” babından benzer kategoriye girer.
Son olarak, döner yazısı sayesinde okurumuz Ahmet Samsar’ın da bu konuda bir bloğu olduğunu öğrendim. (http://ahmetyemekte.com/)
Hem yazıları, hem de görselleriyle “rengahenk” bir adres.
* * *
Kuşkusuz, Ankara’nın bu konudaki her adresine ulaşmam, her mekanın kulağını çınlatmam olanaksız.
Köşem de, amacım da bu yönde değil aslında...
Ama “kentlilik” kontenjanından, geçerken uğradım.
Ve bu sayede, epey okurumuzla selamlaştım.
Gruplarına ve sitelerine verdikleri “Sonradan Gurmeler” adını, zeka, bilgi ve ayrıntılı bir gözleme dayandıran gerçek bir lezzet seyyahlığıyla sürdüren genç kaşiflere özendim belki biraz da...
Cürmüm de, merakım da bundan ibarettir.
Elim kulağımda, tadım damağımda olduğunda, belki yine yazarım.
“Ağız tadı”nız, hiç kaçmasın.
Paylaş