Dokuz yıl oldu bak

“BAK işte tam dokuz yıl olmuş”...

Ankara’nın en büyük sinemalarından birisiydi.
Bine yakın koltuğu vardı.
Hıncahınç dolduğunu hatırlarım.
Otuz altı yıl önce Ertem Eğilmez’in “Hababam Sınıfı” ile açtı perdelerini.
Ve 23 Mayıs 2002’de, yani 9 yıl önce bugünlerde yine aynı filmle bir daha açılmamak üzere kapattı perdelerini.

Atatürk Bulvarı numara 227...
Neyse ki tarihi Yeni Sahne gibi lokal mokal olmadı.
En azından yine sanatla, Devlet Tiyatroları’nın Akün Sahnesi olarak korundu varlığı.
Ya işte, tam 9 yıl olmuş kapanalı.
Çabuk geçti yine yıllar değil mi?

Hayatın filmi de hızlı çekim zaten.
Dokuz yıl, okuma-yazma bilmeyen bir çocuğu, testli-şifreli “karmaşık” sınavların kapısına kadar getiren bir süre.
Bir üniversite, üstüne master-doktora ya da...
Karga için dersen, 9 yıl bir ömür.
Bizim için 9 bahar, mesela.
Göz açıp kapayıncaya dek, geçti, değil mi?

İşte bunun için de ihtiyacımız var, yaşadığımız kentteki “hafıza mekanları”na.
Çünkü o mekanlar, objeler ve onları görünce, duyunca, koklayınca, temas edince harekete geçen duy(g)ular hafızayı maddeleştiriyor.
“Elle tutulur” kılıyor, geçip gideni...
Kılamazsa, uçup gidiyor önce göz önünden, sonra hafızadan.
İkinci kez seyredildiğinde bile, pek hatırlanamayan eski filmler gibi...

On-on beş yıl önce ayrılanlar bile bulamıyor artık kendi “hafıza mekanları”nı bu kentte.
Adressiz dolaşıyor... Oturduğu evi arıyor, mahalleyi, hatta o sokağı... Her hafta gittiği sinemayı, olmadı bakkalı, çınar ağacını...
Ama yok! Bir iz bile yok!
Sanki hiç yaşamamış...

O nedenle çevrimi uzun, oyuncusu-figüranı kalabalık gibi görünse de, aslında kısa filmdir hayat.
Yazarın Tüm Yazıları