Paylaş
Bu kez Yenimahalle Belediyesi buluşturdu oyunu Ankaralı ile...
Müşfik Kenter’in “Bir Garip Orhan Veli” oyunu, yine Erkal’ın “Can”ı, “Bir Delinin Hatıra Defteri”, elbet aklımda.
Ama “Kerem Gibi” -açık ara- hep farklı yer etti belleğimde.
İlk izlediğimde 20 yaşındaydım.
Hıncahınç bir salonda...
Belki “o yaş” ile, “o günler” ile, Erkal’ın yorumuyla yeniden ayaklanan “Nazım şiiri” ile ilgili diyeceğim ama, sonra ikinci kez izledim.
Genco Erkal’ın seslendirdiği o şiirleri, kasetten de dinledim ara ara...
Eskimedi/eskitemedim...
“Serçe gibi” dinledim, “serçenin telaşı içinde”.
“Midye gibi” de dinledim, “midye gibi kapalı, rahat”...
Ve “sönmüş bir yanardağ ağzı gibi” dinledim, geçmişi yad ederek.
Bazan ayaklandı içim, bazen hüzünlendim.
* * *
Nazım Hikmet’in oyuna ismini veren “Kerem Gibi” şiiri Erkal’ın, “bağır bağır” vurgusuyla aklımda.
“Kabahatin çoğu senin canım kardeşim” ile, hafif kızgın, hafif sevecen tonlaması da...
Yazımı yazarken bakıyorum dışarıdaki bahar akşamına.
Dilime geliyor anında o dizeler:
“Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar.
dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire...
(...) Yani kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı
(...) bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı
hürriyet denen ifrit...
Bu bittecrübe sabit, karıcığım,
bittecrübe sabit...”
Paylaş