TARTIŞILMASI, görüşülmesi en gerekli konular ortada dururken... Bir bakarız, en lüzumsuz, yersiz mevzular sızmış gündeme.
Misal, hem profesör, hem doktoralı (tarihte doktorasız-tezsiz profesörlerimiz de olduğu için gerek duydum bu vurguya) Orhan Çeker’in açıklamaları. “Dekolte tacizi ve tecavüzü tetikler” buyurmuş, bir internet sitesine... Ama eklemiş: “Cariyeye serbest...” Parfüm kokusunun haram, “erkekleri çağırdığı” için topuklu ayakkabı sesinin aykırı, dar giysinin yozlaşma olduğunu da söylemiş aynı sitede. Ayakları da “avret yeri” yaparak, fetişizme göndermeyi de ihmal etmemiş. “Kadın sesi”ni ise ancak “dümdüz konuşursa”, kırıtmadan-sırıtmadan bir-iki laf ederse caiz eylemiş. Yani ruhsuz, sessiz, dilsiz, içi-dışı kapalı, hatta bazen yüzü bile örtülü bir profil çizmiş.
Eğer kadın böyle olmaz da... Sesli, dekolteli, topuklu mopuklu, kokulu mokulu, saçı boyalı, konuşması düz değil de vurgulu olursa, gelsin taciz-tecavüz... Erkek nefsi diye bir şey var, değil mi. Sen nefsinle mücadele edeceğine, adam olacağına, “goril gibi” yumrukla göğsünü, taciz-tecavüz sal gitsin ortaya... Sonra da çık mahkemeye, “ağır tahrik”den yararlan.
Beş yıl önce, “dekolte sendrdomu” Devlet Opera va Balesi Genel Müdürlüğü’nde bile boy göstermişti. Genel Müdürlük’teki panoya, kadın sanatçılar için “dekolte uyarısı” asılmıştı: “Orkestra sanatçıları göğüs çatalını gösteren giysiler giyemez.” Dönemin Orkestra Müdürü de yasağı savunmuştu: “Dekolte, seyircinin dikkatini dağıtıyor...”
Şu her an dağılabilen dikkatimizi, başka mevzularda toplamanın zamanı gelmedi mi...