Paylaş
Daha derin; o mu bize/içimize dokunduğu için, biz mi ona daha çok, daha sık/şık dokunurduk, bilemiyorum.
"Az önce yağmurun yıkadığı dünya, yeni bir dünyadır artık" diyordu, yaşıtımız bir şair.
Devam ediyordu:
"Akan su kiri, yaşayan insan acıyı tutmaz.
(...) Dostlar, şimdi geriye dönüp de bakmamı gerektirecek ne var?
Yaşam bu, insanın elini bir kere yumaz."
* * *
İlk şiir kitabını, Alacakaranlıktaki Ülke'yi 23 yaşında yayınlamıştı Ahmet Erhan.
Ve Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazanmıştı.
Belli, "Bir ırmak donmak istiyordu kanında /Sanki bir nar dağılmak..."
Bir yıl sonra, Nisan 1982'de iki kitap birden geldi.
Kitabın kapağında epey yaş almış, hüznüne kırık bir tebessüm ekleyen fotoğrafları vardı.
Bakıyorum bugün, yaşlanmadık, yaş aldık.
* * *
Bir ay sonra Metin Altıok'un kitabı yayınlandı, Küçük Tragedyalar.
Ah kavaklar, kavaklar o zaman yerleşti, her yeri dolaşan, her yere ulaşan sokaklarımıza.
Yıllar geçti sonra.
Bir çoğumuzu, "hoyrat bir makasla, eski bir fotoğraftan oydular"...
* * *
Ahmet Telli, "Su çürüdü" dedi, aynı yılın sonbaharında.
Ve sordu:
"Biz neyi anlattık bunca zaman
ve o destancılar nerde şimdi?"
Ardından Akif Kurtuluş'un Yalan Şiirler'i.
Ankaralı şairlerdi hepsi.
Aynı yılın yazında, "Yort Savul" dedi Ece Ayhan İstanbul'dan.
"Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler"...
Melih Cevdet Anday da "Ölümsüzlük Ardında Gılgamış"ta koydu noktayı:
"Eksik bırakacağım şiirimi. Onu sen tamamla!"
* * *
Ahmet Erhan önceki gün Melih Cevdet Anday ödülünü aldı.
Ben de gezdim geldim, eski sokakları.
Yokuşlara vurdum.
Eksiğim varsa, siz tamamlayın...
Paylaş