BUGÜN yazıma “standardizasyon”dan devam edecektim ama, araya güncel bir dizi gelişme girdi.
Başkan Gökçek dün yerel gazetecilerle yaptığı yemekli sohbet toplantısında, sorulara da yanıt verdi. İlk mevzu “twitter” meselesiydi elbette. Bugün haberimizden okuyacaksınız. Başkan Gökçek, “twitter”ı sevmiş. Ama “seviyesiz”, hatta hakarete varan “twit”lerden yakınıyor. Yakınmadan ötesini ise “avukatına” havale etmiş zaten. Ama Twitter’a “avukat ile” girmenin yarattığı alerji bir yana, “avukat geyikleri” de almış başını gitmiş.
Başkan Gökçek’i Twitter’a girmesi için bir arkadaşı teşvik etmiş. Ama bence arkadaşının onu, Twitter’da “cıvıtmadan cıvıldama”nın neredeyse imkansızlığı konusunda da baştan uyarması gerekirdi. Sonuçta ucu bucaksız, “sosyal” bir paylaşım sitesi... Ötesi küfür, aşağılama, doğrudan hakaret dışında iletişim kuramayan “sanal vandallar”, internetin her köşesinde kol geziyor. Yani şimdilik “alem” bu... “Alem buysa da, kral benim” demek, boşa çaba. Bu nedenle belki yüreği biraz geniş tutmak, “hakaret unsuru” taşımayan esprilere hoşgörülü yaklaşmak, zamanla herkesi rahatlatabilir. Ki doğrusu, sıkı espriler de var “cıvıltı”lar arasında... Gülüp geçmek de, Başkan Gökçek’in twitter’dan aldığı keyfi arttırabilir.
Sohbette önemli yer tutan bir diğer konu ise, EXPO ve Bilişim Vadisi oldu. Doğrusu böyle bir fırsata/olanağa, bir “Başkent”in talip olmaması düşünülemez. Ve Ankara’nın bu konuda güçlü olduğu yönleri, sahip olduğu farklı olanakları da haberimizden okuyacaksınız. O nedenle İzmir Belediye Başkanı’nın, İzmir basınının konuya sürekli omuz atarak yaklaşması da bana tuhaf bir “cıvıldama” olarak geliyor. EXPO, “kent şovenizmi”ne indirgenmeyecek kadar ciddi ve önemli bir mesele. Yarın, önceki gün sözünü ettiğim “standardizasyon”dan devam edeceğim.