Her seçimde vaatlerin de... Ve ne zaman bir vaat, verilen bir söz vaat buharlaşsa aklımda Cemal Süreya’nın dizeleri: “Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi... Ankara Ankara Ey iyi kalpli üvey ana (...) Sen bayan nihayet Sen bir mevsimin sanat eki...” Ki, artık hiç bir mevsimin değil sanat, “ek”i bile değil. Belki bazen sokak arasında, sonbaharın. O kadar...
Süreya tam 20 yıl önce bugün öldü. Ve ölümünün ardından Metin Altıok dizeledi, soruları: “Zaman zaman soruyorum kendime: nerde Cemal Süreyya? Bir Ankara prensi olan Cemal nerde şimdi? Ne oldu Tavukçu’daki öğle rakılarına... (...) Senin gözün yaşlı, benim kanadım kırık. Oysa bu böyle olmamalıydı. Çünkü şiirin gerçek başkenti sensin.” Şimdi ne şiirin başkenti, ne sanatın. Meclis’iyle, belediyesiyle “söz”ün başkenti ama, tutulamayan “söz”lerin... Tüm siciliyle, “tutulamamak üzere verilmiş bir söz gibi”, evet!
Sadece ölenleri, şairleri, gidenleriyle değil, çoğalırken de azaldı bu şehir... Cemal Süreya’nın dizesindeki gibi kaldık: “Hiç bir şeyim yok, akıp giden sokaktan başka keşke yalnız bunun için sevseydim seni...”