Cam tavan ve nefes

Haberin Devamı

BUGÜN okuduğunuz manşetimizi düzenlerken, dilime bir şarkı dolandı.
“Beni kategorize etme /Benle oynama
Yaftayı yapıştırıp /Bana isim koyma
Matematikleştirme beni çarpma, bölme
Toplama, çıkarma sakın beni hesaplaştırma
Sıkıştırıp tıkıştırma beni depolaştırma
Duygularım yok oldu, yüreğimi nasırlaştırma
Beni demoralize etme depolitize etme
Her işten kaçar oldum, beni illegalize etme...”
Bülent Ortaçgil’in neredeyse çeyrek asır öncesinden gelen sözü-müziği, “stigma”yı yani “etiketleme”yi, o “cam tavan”ı ne güzel anlatıyor.
GGG
Ortaçgil’in şarkısı her türden ayrımcılığın, “öteki”leştirmenin kulaklarını çınlatıyor.
Kadının yükselmesini görünmez cam tavanlarla, sözlerini ses geç(ir)mez duvarlarla, hatta varlığını, bedenini mozaikleme/buzlama ile engelleyenlerin de...
Öyle ki, “etiketleme ve depolama” artık AVM’lerde, ticarette dolaşan bir kavram değil, çalışan kadını simgeleyen bir metafor sanki.
Bu nedenle o şarkı sadece dilime değil, zihnime de takılıyor.
Ve dilimin ucunda birikiyor kelimeler:
“Hadi hep beraber söyleyelim, bu şarkıyı...”
GGG
Kadının ötekileştirilmesi, kimliksizleştirme ile el ele yürüyor.
“Erkek yapı”nın üzerine kurulduğu kimlik, kadının kimliksizleştirilmesini ve o potada erimesini de gerektiriyor.
Kadının “öğrenilmiş çaresizlik”i o potada pişiyor.
Olmadı, “öteki”leştiriliyor.
Ve işler iyi gitmezse, tüm suç “öteki”nin:
“Elinin hamuruyla...”
GGG
Kadını giyimi, bakışı, yürüyüşü, hatta gülüşü/kahkahası için bile yapıştı mı kolay çıkmayan hazır etiketler var.
Ama bakıyoruz, gökyüzü ile kadınlar arasındaki o cam tavana.
Eğer buğulanmazsa cam, göremiyoruz.
Nefes mi gerek, yoksa hala gözyaşı mı...

 

Yazarın Tüm Yazıları