Behzat Ç.’yi adam etmek

“YAŞAMAK için fazla vaktimiz yok” diyor ya adam. Yani yazar Emrah Serbes dedirtiyor, romanında...

Haberin Devamı

Öyle seviyorum Behzat Ç.’yi.
Fiilen çırağı, ama “rütbeen” kalfası Harun var mesela.  (Rütbeen diye bir kelime yok ama, mevkien de kesmiyor, durumu anlatmıyor. Çünkü Harun çırak ama rütbesi var, ancak mevki sahibi değil)
Neyse isyan ediyor Harun, “Cinayet ben olmuşum” diyor.

* * *

Behzat Ç., yani başkomiser mutsuz.
“Karakol” dizisinin karakol memuru gibi iki ayrı ciple gezmiyor, ABD’den ithal diğer komiser gibi Jaguar da değil altındaki, hatta dizinin çaylak polisi gibi İstanbul’un plazasında da oturmuyor.
Onlar CSI Samanpazarı... Ve burası da Ankara.
Ki, Behzat Ç. kendi deyimiyle, “polis olmayı devletin verdiği Toros arabalarda” öğrenmiş.  Yalan mı... Yıllar boyu polis her virajda, her frende kıçı kalkan Toros arabalarla, Toros Canavarları kovalamadı mı...
Plakası değişken beyaz Toros’lar değil miydi, “sivil-siyasi polis”in bile hiç değişmeyen alameti farikası.
Eh Behzat Ç. de su kaynatıyor, yokuşlarda... Ve içiyor.
Her kadehte de ayıp ediyor doğrusu.
Ötesi pervasız, dikleniyor.  “Bir insan rakıyı bırakmışsa içkiyi bırakmış sayılır” filan diyor.

* * *

Haberin Devamı

Bu ayıba elbet bir merci müdahale edecekti, etmeliydi... Etti de...
RTÜK’ten diziye “ek müeyyide” likiditeden geldi:
“Dizide masada bira şişeleri var. Polisler sık sık meyhaneye gidiyorlar...”
Dizide polisler pavyona filan da gidiyorlar ama, o sekmiş ya da bir dahaki sefere ötelenmiş herhalde...
Neyse, filmlerde sigarayı mozaikleyip, sigaranın dumanını saklayamayan RTÜK, Behzat Ç. komiserimizin aslı elma suyu olan, birasına takılıyor.
Hani, Behzat Ç.’nin her şeyi tamam da, sadece elinde geceleri tavşankanı çay, gündüzleri kuşburnu eksik.
Onu başarırsak, sakalını da kesmeli...
Deri ceketinin yakasına bir bayrak rozeti de şart. Yoksa o sinekkaydı, “canti” haliyle adam FBI mıdır, CIA mi belli olmaz...
Sonra da, “kötü Türkçe ve argo kullanımı” nedeniyle RTÜK’ün daha önce uyarı cezası verdiği dizinin, edebi-senaryo-kurgu dilini düzeltiriz.
Ve yıllardır hukuk dilini anlaşılabilir kılarak “yaşayan-anlaşılan dil”e çeviremeyen, parlamentoda her yeminde “laik”i, “layık”layan ülkenin komiserini, dilinden bal damlayan sözlük hatibi yaparız. (Lakabı da Monşer Komiser olur artık)
Ha bu arada dizide rol gereği “kötü Kürtçe” konuşan teröristler filan olursa, onu bilemem.
Yarın devam edeceğim, “dizi”lemeye...

Yazarın Tüm Yazıları