Bayram ve tatili

BUGÜN manşetimizde AŞTİ’de bayram trafiğinin normal ortalamaları ikiye katladığı haberi var.

Haberin Devamı

Her bayram öyle olur... Hatta uzun, dokuz günlük bayram tatillerinde otobüsler-uçaklar ek seferlerle, trenler ek vagonlarla bile ihtiyacı karşılayamaz.
Çünkü bayram insanda bir “Hadi gidelim” hali yaratıyor artık.
Ve  kimse de “Ah, nerede o eski bayramlar” nostaljisiyle hayıflanıp “o eski bayramı” filan bulmak için gitmiyor biryerlere...
Bir “tatil”den yararlanıp, “bayram” için değil bir “tatil”, bir “kaçamak”  için gidiyor.
Ki, bu da garipsenmemeli...

* * *

Arada diline gelse de, öylesine söylese de, “Ah, nerede o eski bayramlar” nostaljisiyle hesabını kapadı bir çok insan.
Çünkü artık “büyüdü” insanlar, dünya da...
Çocukluğun eski bayramlarındaki gibi o “curcuna”, o sıkı ziyaret trafiği filan olsa, serseme döner bir çok insan.
Çünkü değişti, sürekli değişiyor hayat.

* * *

Haberin Devamı

Eski bayramlar belki zaten insanı çocukluğuna, “o eski güzel günlere” döndürdüğü için hala muhabbet konusu, hatta TV programı olabiliyor.
Belki komşuluk, akraba ilişkileri ve o ilişkileri en azından Şeker ve Kurban Bayramı’nda, senede iki kez “kanıtlayan” bayram ritüelini özlüyor insanlar.
Çocuklara ikramiye gibi gelen bayram harçlıklarının, “alış-veriş” mutluluğu mesela.
Onları sokaklara döken, bisiklet-mobilet kiralanan arsaların, Luna Park’ın, sinemaların kapısını ve sade gazozların kapağını açan o “kıymetli” kağıt paraları...
Bayram sabahı giyilen yeni bir pantolonu, yeni bir ayakkabıyı...
Nane likorünün tadını, tırnakla tersinden düzeltilip saklanan ve tornetlere nikelaj olan parlak çikolata kağıtlarını...
Çatapatları, maytapları, torpilleri, kız kovalayanları, mantar tabancaları ile bayram çocuklarının gönlünce (kimse karışmadan) kendi davulunu çaldığı o maziyi...
Belki bayramı gerçekten bayram gibi ve bayram yaparak yaşama duygusunun, kayıplar arasına karışması  insanları hüzünlendiren.

* * *

Her bayram hafıza eşelemesine çıkmamızın nedeni belki, çocukluğun aranması...
Sanki çocukluk günlerimizi, bayram gelince, bayram vesilesiyle arıyoruz.
Dönüyoruz bayramlarda çocukluk günlerine; notlarını kaybetmiş, belleği her yıl eksilen yorgun vakanüvisler gibi... Bulamıyoruz aradığımızı.
Ve unutuyoruz, çocukluk günlerine dönmenin, aslında bir bayram gününe değil, insanın kendisine, iç mimarisine dönmesi olduğunu.
Varlığının, benliğinin, kimliğinin, kişiliğinin kuruluş dönemine dönmesi...
Bazen ayırt edemiyoruz, yitirilen eski bayramlar mıdır, yoksa kendimizinden bir şeyler mi.
Bayramınız, geleceğe yönelik umutlar, mutluluklarla kutlu ve dolu olsun.

Yazarın Tüm Yazıları