DOĞRUSU genel seçime genel olarak bakınca, AK Parti’nin yüzde 50’ye ulaşan oy oranı sürpriz olmadı benim için.
Ankara sonuçları da... Seçimden önce, AK Parti’nin Ankara’da alacağı oya ilişkin tahminimin bir boyutunu, “Başkan” ve “Başbakan” ikilemine dayandırmıştım. Şöyle ki... Malum iki yıl önce son yerel seçimde Başkan Melih Gökçek’in oyu yüzde 38’lere geriledi. Yerelde yüzde 16’yı aşan ağır oy kaybı yaşadı... Ve 2009 yılında AKP’nin yerel seçimdeki “Ankara tablosu” 2002 genel seçimlerindeki seviyeye indi. Gökçek de “vebal”i partisinde aradı: “İlk adaylık sürecimin geciktirilmesi ve benim partimin içindeki bazı başkan yardımcıları ve bazı bakanların benim aleyhimde bazı bilgileri kamuoyu ile paylaşması, mutlak manada beni etkiledi. Bu, inkar edilemez bir olay.” Vebali -kast edilen- zatların boynuna... Aradan iki yıl geçti, bugün AKP’nin oyu “CHP’nin, solun kalesi” sayılan birinci bölgede yüzde 44’e, ikinci bölgede yüzde 54’e ulaşıp, Ankara’da (da) yüzde 49’ı aştı.
Genel seçimi yerelden okumak gibi olmasın ama... Pazar günü Ankaralı seçmen sandığa 2009’daki gibi “başkan (belediye başkanı)” ve “sokak” için değil, “başbakan” ve “ülke” için gitti. Ki, aslında siyasi bilinç de onu gerektiriyor. Oy, yerelde ve genelde farklılık göstermeli değil mi? Misal 2009’da yerel seçime yüzde 2’lerde dolaşan DSP’den katılan Yılmaz Büyükerşen’e yüzde 51’i aşkın oy verdi Eskişehirli. Bugün ise aynı seçmenin yüzde 44’ü AKP’ye kullandı oyunu. Yerel başka, ulusal başka...
Başkent’te ise iki yıl önce sanki “başkan”a biraz mesafe koyan Ankaralı, şimdi tereddütsüz “başbakan”a yaklaştı. Kuşkusuz zihin jimnastiği yapıyorum. Sonuçlar, AK Parti’nin “lider partisi” olduğunu pekiştiriyor. Ama görülüyor ki Ankara’nın genel seçimlerde oyları “Başkan”a göre belirlenmiyor. Metroların da hükümete devredilmesinin ardından, Başkan Gökçek’i bir dönem daha Ankara belediye başkanlığına neyin “taşıyacağını” merak ediyorum doğrusu.