Paylaş
Kamyon yazılarının kültürel bir renk, bir tür aforizma, uzun yol folklorü, kamyon grafittisi olduğunu düşünüyorum.
Bir kendini ifade etme, anlatma tarzı olduğuna...
Bakıyorum çevreme.
“Bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim” yazıyor bir yerde.
“O’nu göreyim diye kıblegâhım da yandı” cümlesi diğerinde...
Durun, sanmayın ki bunlar kamyon arkası yazısı.
Bu satırlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi sesiyle okuduğu “Bu Şarkı Burada Bitmez” albümündeki şiirlerden...
* * *
“Ana okuyacağım. Göreceksin bak mühendis olacağım” cümlesini hatırlıyorum.
Ama hayır, o cümleler de Başbakan Erdoğan’ın dinlerken gözyaşlarını tutamadığı Gaziantep türküsünden.
Kamyon yazılarının doğrudan duygusal savunmasını da yapabilirim elbet.
Hem de yine Erdoğan’ın kendi sesiyle okuduğu Erdem Beyazıt’ın şiiriyle:
“Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine...”
Ya da aynı albümden “Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen” dizesiyle arka çıkabilirim uzun yol sürücülerine.
Böylesi kelimeler, dizeler, şarkı-türkü sözleri lezzetidir hayatın.
Aniden gelir, insanın “ağız tadını” değiştirir.
Ve bazen insan meramını, böyle dizeler, ezgiler aracılığıyla anlatmak ister.
Sadece meramını değil, kendini de anlatır böylece. Hissettirir...
* * *
Bazen gördüklerimiz, gözümüzün ekranından hızla geçenler, hayatı anlamamıza yetmez.
Hatta bazen kelimeler de hayatı, bir ‘an’ı hissetmemiz, kavramamız, hissederek yaşamamız ve başkasına yaşatmamız için dar kalır.
İşte o zaman şiirler, şarkılar, vecizeler girer devreye:
Sözün, anlatımın, algının tıkandığı yerde, gönlü açar.
Her kültürün sözlü, yazılı anlatımları böyledir.
Bazısı yazıyla, kitapla, medyayla, şarkı-türküyle yansır hayata.
Bazısının hayata yansıması, sızması sadece “kamyon arkası yazıları” ile mümkündür.
Bence hak da, hukuk da, evla da değildir, böylesi bir yasak.
Bu yasağın hayata geçirilmesi, hayata yerleşmesi, cezası-denetimi de müşküldür.
Aklım da, gönlüm de almıyor.
Paylaş