Bankamatik niye “matik” olamıyor

Son yazımda süpermarketlerin kasalarındaki bekleme süresinin, öndeki müşterinin halet-i ruhiyesine, uyuşuk ya da vurdumduymaz hallerine, karakterine göre azaba dönüştüğüne değinmiştim.

Haberin Devamı

Ki bekleme gerektiren, kuyruk yaratan bir çok durumda yaşanan bir hal bu.
Sırada beklerken pürtelaş davranan, mırıldanan-söylenen müşteriler bile, sıra kendine geldiğinde aynı rehavete kapılabiliyor.
“Oh ben atlattım, şimdi sen çek” intikamı sanki.

* * *

Bir örneğine geçenlerde rastladım, AK Parti Genel Merkezi’nin yanındaki süpermarkette.
Sırada bekleyen zat, sürekli öndeki müşterinin işlemine oflayan, poflayan mimiklerle dahil oldu.
Sonra sıra ona geldi. Ve “bey” oldu, “beyzade”...
Aldığı ve banka yığdığı mallarla, bantı kaplayan, ilerlemeyen duruşuyla arkadakilerin banta kendi aldıklarını koyup, zaman kazanmalarını engelledi önce.
Sonra eşinin usul aksak poşetleme safhasına yardımcı olmak yerine, öylece bekledi.
Ardından, ödemeyi nakit olarak yaparken, dün de değindiğim bozuk para arama safhası geldi.
Bir yüz liralık ve 50 kuruşu merasimle verdikten sonra da, arkamda sırada bekleyen genç polis memuruna müstehzi (ya da ortaklık arayan, destek arayan) bir bakış atarak, kasiyere sordu:
“O yüz liranın sahte olup olmadığını kontrol ettiniz mi?”
Kasiyer, “Ettim efendim” yanıtını verdi tüm kibarlığıyla...
“Ama belki sahte... Bana verseler ben anlamam” diye sürdürmeye çalıştı “muhabbet”i.
Bu yersiz ve sıradakileri bekleten işgüzarlığa rağmen kasiyer nezaketini, gülümsemesini koruyarak yanıtladı:
“Alıştık, temasla, gözle ayrılıyor çoğu kez...”
Ben “Pardon” diyerek beden dilimle öne meylederken, o yine destek ister gibi polise baktı... Sohbeti yayamayınca, sonunda uzadı kasadan.
Ki elinde sadece bir sigara paketi ile sırada bekleyen genç polis memuru, kısa süre önce benim “İsterseniz siz öne geçin, sırada beklemeyin” önerime, “Çok sağolun, beklerim” yanıtını vermişti.
Buyrun, kuyruktan insan manzaraları...

* * *

Haberin Devamı

Eh, yeri gelmişken “asabiye sınavı”nın bir ayağı da bankamatiklerde yaşanıyor.
Adından anlaşılacağı üzere, orası bir “matik”... İşlemine göre pıt pıt basacaksın, işini hızla halledip gideceksin.
Ama bazen mümkün değil.
Bankamatikte her seferinde işlemleri sınama-yanılma yoluyla yapmaya çalışanlar var.
Tamam, olabilir... Herkes teknolojiye aynı yatkınlığı gösteremeyebilir.
Ama o sınama-yanılma dönemini bankamatiğin boş olduğu bir zamanda, ekrandaki açıklamalı-izahlı aşamaları izleyerek atlatabilir insan, değil mi?

* * *

Haberin Devamı

Bir de parasını aldıktan sonra, ekranın önünden çekilmeyip usul aksak sayan, yine orada bir güzel, tadını çıkara çıkara cüzdanına yerleştirenler var.
Oysa... Ekrandaki iş bitince çekilirsin kenara, istersen 10’lukları cebine, 50’lilikleri çantanın fermuarlı gözüne, 100’lükleri cüzdana yerleştirir. Şöyle bir sıvazlayıp, kapatırsın çantanı...
Ekranda işlem yapma fobisinin tersine, ekrana uzun uzun bakmayı hobileri arasına katanlar da cabası...
Ama artık onlar, başka bir uzmanlık alanının konusu.

Yazarın Tüm Yazıları