LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ANİDEN bekçi düdükleri sarar sokağı.
Sokakta elleri paltosunun cebinde, şapkası hafif yana kay(k)ık yürüyen yazarın önüne, deli gibi fırlar adamın biri:
"Dostumu öldürdüm abi, sakla beni..."
Sait Faik paltosunun cebini gösterir adama.
Dostu Pakize’yi öldüren Hidayet, simit susamı kokan o cebe saklanır.
Hidayet’e "yataklık" yapan Sait Faik, cebine doğru eğilir, fısıldar:
"Neden öldürdün Hidayet?"
"Çok seviyordum abi"...
* * *
Sait Faik’in en sevdiğim öykülerinden birisinin bu bölümüyle artık geçinemiyorum.
Oysa o öyküyü okuduktan sonra, yıllar boyunca, ben de saklamıştım dostunu "çok sevdiği için" öldüren Hidayet’i.
Şimdi saklayamam.
Ne cebime sığar, ne yüreğime...
Çünkü "sevgi terörü" diye bir şey var artık.
"Töre cinayeti" ile el ele, bağrı açık dolaşan.
İşlediği suça arlanmadan, "Çok seviyordum abi" diye sığınacak yer, sığacak kılıf arayan cinayetler var.
* * *
Geçen gün yaşadık.
Keçiören’de.
Bir parkta.
Yirmi yaşındaki bir genç kız öldürüldü; soyadı CAN.
Aynı yaşlardaki delikanlının tabancasından çıkan tek kurşunla.
"Çok seviyordum" demiş delikanlı, ağlamış savcılıkta.
Ama o geç gözyaşı ne genç kızı kurtardı, ne de kendini.
* * *
Çok sevdiği için karısını, sevgilisini döven erkekleri izliyoruz, "kadın" programlarında.
Yine "çok sevdiği için" dayağa (pardon, kendi deyimiyle bir-iki tokada) katlanan kadın ünlüleri de.
Sonra ünsüzler "ünleniyor", gazetelerin 3. sayfalarında, ekranlarda:
"Çok seviyordum abi..."
Ben sevmiyorum; "sevgi" ve "ölüm"ü aynı cümlede kuran metinleri.
İster Leyla ve Mecnun olsun, ister Romeo&Juliet.
Aşkın bedeli, -kavuşsan da kavuşmasan da- yaşanarak ödenir.
Ne başkasını öldürerek, ne de kendini...
O kadar!
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları