Asabiyetin kıyısından şehir kartpostalları

GEÇENLERDE okudum. Türkiye’de psikolojik şikayetlerle doktora gidenlerin sayısı üç kat artarak 9 milyona ulaşmış. Ankara’da ise artış 7 kat... (İzlediğim kadarıyla, normal...)

Haberin Devamı

Geçen yıl yarım milyona yakın Ankaralı, psikolojik şikayetlerle doktora başvurmuş.
Şikayetler çeşitli, ama “asabiyet” halini sık sık gözlüyorum.
Kendimde de elbet...
Benim için “asabiyet testi”nin semt laboratuvarlarının başında, süpermarketler geliyor.
Asabiyetin kıyısından şehir kartpostalları
Önce ortamı gözümüzde canlandırarak, başlayalım teste:
Alışverinizi yaptınız, kasada sıraya girdiniz.
Bir an önce ödeyip, çıkmak istiyorsunuz marketten. Ancak önünüzdeki vatandaş alışverişe değil, seyrana gelmiş gibi...
1- Aldığı malları, seyrek seyrek yuvarlayarak, kasaya giden bantı kaplamış...
2- Gövdesi ilk konumlandığı yerde, kolu da banta dayalı, henüz mülkiyetine geçmeyen mallarını korur gibi... Öylece yayılmış.
Arkasında bekleyenin de aldıklarını banta yerleştirmesine ve zaman kazanmasına fırsat vermiyor.
3- Naylon poşetlerin olduğu kısma yürüyüp, kasadan geçen malları torbalara yerleştirmeye de başlamıyor... Ve aldıkları yığılıyor poşetlerin yanına.
4- Aldıkları orada dururken... Sıra ödemeye geliyor; çantasında ya da ceplerinde kredi kartını arıyor. Öyle ki, ayaklarından ters çevirip, iki sallayarak “yardım edesi” geliyor insanın.
Nakit verecekse, her kuytusundan bir bozukluk çıkarmaya çabalıyor.
5- Alışveriş fişine bakıyor... Ağır aksak ilerliyor ve aldığı malları ilk kez görmüş gibi inceleyerek usul usul yerleştiriyor poşetlere. Türüne göre de tasnif ediyor, sanki...
5- Hele bir de kampanya varsa yandınız... Kasiyerin “Efendim alışverişiniz 50 lirayı geçti, yarı fiyatına toz deterjan, dörtte bir fiyatına şampuan, tek fiyatına iki tane krem sabun kampanyamız var, ister misiniz?” sorusuna, Kim Milyoner Olmak İster’de 15 bin barajını geçmiş yarışmacı gibi uzun uzun düşünerek, sorular sorarak yanıt veriyor.
6- Hatta, cep telefonuyla “evi” arıyor:
“Deterjan, lazım mı...”
“Ne marka?” sorusu geliyor, herhal.
“......... marka”... “Cinsini bilmiyorum, ama toz... Toz... Üzerinde beyaz, mavi çizgiler var...”
* * *
Atmosfer işte böyle; gelelim teste... Siz olsanız nasıl davranırsınız?
1- Sabreder, sessizce beklerim.
2- Kibarca uyarır, “Biraz hızlı olabilir misiniz” derim.
3- Poşetlerine saldırır, toz deterjanı havalara saçarım.
4- Doktorumun tavsiyesine uyar, aldıklarımı öylece bırakır... Beni geren ortamı hemen terk ederim.
* * *
1- BOŞVER-SABRET-ALDIRMA: İlkini işaretlediyseniz, onun sıradakileri asla iplemeyen davranışına sessizce onay vermiş, onun bu alışkanlığını (huyunu) pekiştirmiş olacaksınız. Ki bu halleriniz, “içişleri”nizde bir muhasebeye, hatta ufak tefek ego tahribatına, kaporta ezikliğine neden olabilir.
2- KİBAR AMA KARARLI: Yok, ikinci seçeneğe meylettiyseniz... Bazen ne kadar kibar da söyleseniz, öfkeli bir bakışla, hatta “Ne o, ocakta tencere mi unuttun?” gibi bir karşı atakla karşılaşabilirsiniz. O zaman içişlerindeki muhasebeniz, aniden kanlı-kansız bir “dışişleri” sorunu haline gelebilir.
3- İLAÇLARIN DEĞİŞME ZAMANI: Üçüncü şık ise, “şık” olmaması bir yana... Doktorunuzun verdiği ilaçları değiştirmesine ya da dozajını artırmasına yol açabilir.
4- DOKTORUM BÖYLE DİYOR: Son şık ise, bir bakıma duruma görev kapsamında müdahale etmeyen “müessese”ye de bir mesajdır. Giderken, kuvvetli bir bakış fırlatmak da yürek serinletebilir.
Ancak hızlı çıkın; arkanızdan kasiyer ile o müşterinin “Ne oldu ki, şimdi buna?” kıvamında muhabbetini duyarsanız... Yeniden üçüncü şıkkın çekim alanına girerseniz.
* * *

Haberin Devamı

Yarın, bankamatikte ve daha kimbilir hangi “asabiye test laboratuvarı”ndayız.
Rahatsız, gezintiler...

Yazarın Tüm Yazıları